Ahlak Ve Değerler Konu Anlatımı

Karatay

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ayt konu anlatımı, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi tyt konu anlatımı , Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi yks konu anlatımı… Merhaba arkadaşlar sizlere bu yazımızda Ahlak ve Değerler hakkında bilgi vereceğiz. Yazımızı okuyarak bilgi edinebilirsiniz..

Ahlak ve Değerler

Değerler

Toplum tarafından benimsenmiş ve alışılagelen her türlü düşünce, kural ve uygulamalara değer denir. Bir söz veya davranışın, doğru-yanlış, güzel-çirkin, iyi-kötü olarak tanımlanması değerler sayesindedir.

Değerler topluluğu, dini, ahlaki, sanatsal, kültürel, milli vb. şekillerde sınıflandırılabilir.

Değerlerin özellikleri
Bir milleti başka milletlerden ayırıcı kimliğe sahiptir.
Bireyin davranışlarına yön verir.
Fertlerin iyiliği için gerekli olduğuna inanılır.
Toplumun ihtiyaçlarını karşılar.
Toplumu birleştirir.

Değerlerin Oluşumunda Dinin Etkisi

Din, insanın kişiliğine, düşünce yapısına ve yaşam tarzına değer katar. Din; adaleti, doğruluğu, dürüstlüğü, sorumluluğu, güzel örnek olmayı bizlere öğütleyerek dünyamızı ve ahiretimizi güzelleştirir.

Din, toplumsal düzeni ve barışı sağlayan değerlerimizin beslendiği ana kaynaktır. Örneğin; zekât, sadaka ile zengin ve fakir arasında ki manevi kardeşlik bağları gelişir. Namaz ile bir araya gelerek kardeşliğimiz, birlik ve beraberliğimiz kuvvetlenir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Müminler birbirlerini sevmekte, acımakta ve korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlarda bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulur. (Buhari, Edep, 27.) buyurarak bizi birleştiren temel değerlerimizin
kaynağının din olduğunun altını çizmiştir.

Değerlerin Oluşumunda Örf ve Âdetlerin Etkisi

Örf: Toplumda uygulanan, kuşaktan kuşağa iletilen, kültürel değer, alışkanlık ve davranışlardır. Gelenek olarak da isimlendirilir.
Âdet: Bir şeyi âdet olduğu hâl üzere yapma alışkanlığıdır. Görenek diye de isimlendirilir.

Örf ve âdetler insanların düşünce, tutum ve davranışlarının pratikleşmiş hâlidir. Selamlaşma, çocuğa isim koyma, bayramlaşma, hasta ziyareti, sünnet olma, evlenme ve cenaze merasimi gibi değerlerimizi oluşturan örf ve âdetlerimizin temelinde dinî inançlar
vardır. Dinimiz, temel yapısına aykırı olmayan örf ve âdetleri reddetmemiştir ama kan davası gütmek gibi İslam’da yeri olmayan uygulamaları da yasaklamıştır.

Gençlerin Kişilik Gelişiminde Değerlerin Yeri ve Önemi

Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de: “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğrularla beraber olun.” (Tevbe suresi, 119. ayet.) buyurarak bizim kişilik gelişimimize arkadaş grubu ve çevrenin etki edeceğini belirterek, doğrularla beraber olmamızı istemiştir.

Geleceğimizin teminatı genç neslimizin maddi ve manevi değerlerle mücehhez olarak yetişmesi gerekiyor çünkü bu değerlerimiz bizi biz yapan değerlerimizdir. Günümüz teknoloji çağı olduğundan, teknolojiyi de en iyi şekilde hem kendimize hem de ülkemize
yarar şekilde kullanmalıyız. Unutmayalım ki yukarıda mealini verdiğimiz ayette, “…doğrularla beraber olun.” emri sosyal medya için de geçerlidir.

Maddi ve manevi değerlerimize sahip çıkarak yaşatırsak gelecek kuşaklarımız da bu güzelliklerden istifade edeceklerdir.

Temel Değerler

Adalet, hikmet, iffet ve şecaat hayatı yaşanılır kılan temel değerlerimizdendir.

Adalet

Doğruluk, dürüstlük; hikmet: bilgelik, isabet etmek; iffet, kötü söz ve işlerden kaçınmak şecaat ise cesaret ve kahramanlık anlamlarına gelmektedir.
Kur’an-ı Kerim’de: “…Allah, adaletli davrananları sever.” (Hucurât suresi, 9. ayet.) buyrularak, bu temel değerin önemine vurgu yapmıştır. Yine, “Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz
sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır…” (Maide suresi, 8. ayet.) buyrularak da adaletsiz davranmaktan bizleri sakındırmıştır.

Adaletin tersi ise zulümdür. Adalet, hakkı teslim ederek, hak edene hakkını vermek iken, zulüm ise hak edene hakkını vermemek hakkı gasp etmek demektir.

Bizim rehberimiz, önderimiz Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) çocukları arasında bile ayrım yapmazdı. Bizlere de Rabbimiz: “…Kendiniz, ana – babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun…”
(Nisa suresi, 135. ayet.) buyurarak, hiçbir zaman adaletten ayrılmamamız gerektiği gerçeğini vurgulamıştır. Bu konu ile alakalı olarak, Peygamber Efendimizin şu hadisini de “Sizden önceki insanları helak eden ancak onların içlerinden şerefli ve soylu birisi hırsızlık ettiği zaman onu cezasız bırakmaları, içlerinden fakir ve zayıf birisi hırsızlık edince de onun hakkında ceza uygulamaları idi. Vallahi, hırsızlığı sabit olan Mahzum kabilesinden Fatıma değil, kızım Fatıma bile olsa ayrım yapmaz ve cezasını verirdim.” (M. Asım Köksal, İslam Tarihî, VI/477-478) hatırdan çıkarmamak lazımdır.

Hikmet

Hikmet; bilmek, anlamak, isabet etmek anlamlarına gelir. Hikmet, iyiye yönlendiren, çirkin ve kötü olandan alıkoyan sözdür. Hikmet, Kur’an-ı Kerim’de “Ona (Hz. Yahya) çocuk iken (ilim ve) hikmet verdik.” (Meryem suresi, 12. ayet.) ayetinde bilmek, anlamak manasında kullanılmıştır.

Hikmet, gerçeği ifade eden, gereksiz lafızlardan arındırılmış akla uygun söz anlamlarında da kullanılır. Tasavvufi olarak da nefsin ve şeytanın afetlerini ve bunlardan koruyucu manevi terbiye yollarını bilmek anlamında kullanılmıştır.
“Hikmet, Mü’min’in yitiğidir. Onu bulduğu yerde alır.” (İbn. Mace, Zühd, 15.) hadisinde de hikmet, Müslümanların işine yarayan her türlü faydalı bilgi ve söz anlamında kullanmıştır.

İffet

İffet, haramdan, helal ve güzel olmayan söz ve davranışlardan sakınmak demektir. İffet, kişinin bedeni ve maddi hazlara aşırı düşkünlükten korunması, gönül tokluğu gibi anlamlara da gelir.

İffet, nefsin isteklerinde ölçülü olmak, aşırı istekleri bastırıp dinin ve aklın buyruğu altına sokmak sureti ile kazanılan erdemdir.
İnsanın, dinî ve ahlaki kurallara bağlı kalarak namusunu, şerefini ve haysiyetini koruması iffetin bir gereğidir.

Peygamber Efendimiz de bir hadisinde “Allah’ım senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği istiyorum.” (Müslim, Zikir, 72.) diyerek, iffetin temel değerlerimizden biri olduğunu bizlere bildirmiştir.

Şecaat

Cesaret, yiğitlik ve kahramanlık anlamlarına gelir. İslam bizden, dinimizi, vatanımızı, namusumuzu, canlarımızı korurken cesur davranarak, hatta ölümü göze alarak her türlü sıkıntıya katlanmamızı emreder. Kur’an-ı Kerim’de: “Muhammed Allah’ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler…” (Fetih suresi, 29. ayet.) buyrularak, düşmana karşı şecaatli olmak emredilmiştir.

Şecaat, kişinin maddi ve manevi değerlerini korkusuzca savunmasını sağlar. Şanlı tarihimiz bu kahramanlık örnekleri ile doludur.

Aile ve Din

Allah (c.c.) insanı erkek ve kadın olmak üzere yaratmış ve birbirlerine karşı içlerine sevgi ve merhamet duygusunu yerleştirmiştir. İslam dini erkek ve kadının birbirine karşı beslediği sevgi duygusunu helal yollardan yaşaması için evlenerek yuva kurmalarını ve
hayatı paylaşmalarını tavsiye eder. İslam’a göre evliliğin psikolojik, fizyolojik ve sosyal pek çok fayda ve nimetleri vardır. Evlilikle birlikte eşler sevme ve sevilme ihtiyacını karşılar. Birlikte güven içinde olurlar, korunma ve dayanışma duygusunu yaşarlar.

İslam dini aile kurumuna büyük önem verir. Buna göre evlilik, aile, miras, boşanma, anne, baba, eş ve çocukların hakları gibi pek çok konu Kur’an-ı Kerim’de açıkça yer alarak Allah (c.c.) tarafından belirlenmiş Peygamberimiz (s.a.v.) de bunları ayrıntılı bir şekilde
açıklamıştır.

İslam dininde karı ve kocanın birbiri üzerinde hakları olduğu gibi birbirine karşı bazı sorumlulukları da vardır. Eşler bu haklarını bilmeli ve saygı göstermeli, aile hayatlarını güzelleştirmeli ve kolaylaştırmalıdır. Aile içindeki bağlar saygı, sevgi, merhamet, fedakârlık, sadakat, güven sabır, şefkat, anlayış gibi ilkeler üzerine inşa edilir. Aile bireyleri yardımlaşma ve dayanışma bağlarıyla birbirlerine bağlı oldukları gibi sevgi, şefkat ve koruma gibi duygusal bağlarla da birbirine bağlıdır.

Anne ve baba çocuklarını maddi, manevi, dinî, millî ve kültürel olarak çocuklarını hayata hazırlamalıdır. Çocuklar da anne ve babalarının maddi ve manevi desteklerini unutmamalı onlara karşı minnettar olmalıdır. En önemlisi dini iyi öğrenmeli, güzel ahlaklı olmalıdır. Aile içinde kendine verilen görevleri yerine getirmeli, aile büyüklerine ve akrabalarına saygılı olmalıdır.

İslam ve Barış

Barış İçinde Yaşamak Bir İhtiyaçtır

İnsanların dünyaya bakış açıları, zevkleri, alışkanlıkları, düşünceleri, inançları, kültürel değerleri, örf ve âdetleri birbirinden farklı olabilir. Bu farklılıklar ayrılık sebebi değil, bir zenginlik kabul edilmelidir. İnsanları düşüncesi, inancı veya yaşam biçimi nedeniyle dışlamak toplumsal barışa zarar vererek kutuplaşmaya ve çatışmaya götürebilir. Barış içinde yaşamak ise tüm toplumun mutlu, huzurlu yaşamasını sağlar. Devletler de birbirlerinin bağımsızlığına, haklarına, toprak bütünlüğüne saygılı oldukları takdirde dünyada barış hakim olur.

İslam Barışa ve Birlikte Yaşamaya Önem Verir

İslam kelimesi barış, güven, esenlik anlamlarına gelir. Bu nedenle İslamiyet barış dinidir. Son ilahi din olan İslamiyet’in amacı, insanları Allah’ın varlığına, birliğine inanmaya, ona ibadet etmeye yönlendirmek ve herkesin barış içinde yaşayabileceği bir toplum oluşturmaktır. Ancak barış içinde yaşanılırsa mutlu ve huzurlu bir hayat herkes için mümkün olur. Bunun için de İslamiyet, toplumun huzurunu bozacak davranışlardan kaçınılmasını emreder ve bağışlama, merhamet, hoşgörü gibi barış ortamına katkı sağlayan davranışları teşvik eder. İslam dini kin, nefret, çekememezlik, kavga ve geçimsizlik gibi kötü davranışları da yasaklar.

“Ey iman edenler! Hep birden barışa girin. Sakın şeytanın peşinden gitmeyin…” (Bakara suresi, 208)

“Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler… Birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın… Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. . .” (Hucurat suresi, 11-12)

Hz. Muhammed (s.a.v) Bir Barış Elçisidir

Hz. Muhammed (s.a.v) her zaman barışı esas almıştır. Hicretten sonra Medine’de Araplar ve Yahudilerin katılımıyla, birlikte huzur içinde ortak yaşamı içeren Medine Sözleşmesi’ni imzalamıştır. Böylece o, insanlar arasında inanç, düşünce, mal ve can güvenliğini sağlamıştır.

Yaşadığı toplumda çeşitli inançlara hoşgörülü ve barışçı bir yaklaşım gösteren Hz. Muhammed (s.a.v), diğer din ve inanç sahiplerine inançlarını yaşamalarına ve ibadetlerini yapmalarına olanak tanımıştır.

Hz. Muhammed (s.a.v), her zaman barışa önem vermiştir. Kabe Hakemliği olayında, kabileler arasında çıkmak üzere olan çatışmayı barışcıl bir şekilde çözümlemiştir.

İslam’ın ilk geldiği yıllarda gerek kendisine, gerek inananlara yapılan zulümleri Mekke fethedilince affederek toplumsal barışın örneğini sergilemiştir.

Hz. Muhammed (s.a.v), gençliğinde haksızlık ve adaletsizliklerin önüne geçmek için Hılful Fudul (Erdemliler Birliği) adlı barış teşkilatında aktif olarak görev almıştır. Bu dernek, birçok kimsenin sıkıntısını çözmüştür.

TYT Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Konuları Konu Dağılımı için tıklayınız.

AYT Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Konuları Konu Dağılımı için tıklayınız.

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

BİR YORUM YAZIN

Soru: 40 + 6 kaçtır?


Basari Sıralamaları