Ekosistem Ekolojisi Konu Anlatımı
Merhaba arkadaşlar size bu yazımızda Biyoloji Konuları hakkında bilgi vereceğiz. Yazımızı okuyarak bilgi sahibi olabilirsiniz. Ekosistem Ekolojisi Nedir? sorusunun cevabı aşağıda sizleri bekliyor…
Ekosistem Ekolojisi
- Ekosistemin Yapısı ve Ekosistem İle İlgili Kavramlar
- Besin Zinciri ve Besin Ağı
- Madde Döngüleri
- Ekosistemi Etkileyen Faktörler
Belli bir bölgede yaşayan ve birbirleriyle devamlı etkileşim halinde olan canlılar ile bunların cansız çevrelerinin oluşturduğu bütüne ekosistem denir. Ekosistem aynı zamanda bir besin ağı ile şekillenmektedir. Ekosistem, küresel ölçekte bir düzeni ifade etmekle beraber yerel ve korunaklı bir sistemin varlığına da atıfta bulunabilir.
Canlıların birbirleriyle ve çevreleriyle olan ilişkisini inceleyen bilim dalına ekoloji denir. Küresel ısınma, çevre kirliliği ve diğer çevresel sorunların ekoloji ile iş birliği içinde çözülmesi mümkündür. Bu yüzden ekoloji gittikçe önem kazanan bir bilim dalı olarak görülmektedir.
Ekosistemin Yapısı ve Ekosistem İle İlgili Kavramlar
Habitat: Bir organizmanın veya popülasyonun doğal olarak yaşayıp üreyebildiği yere habitat adı verilir. Habitat kısaca organizmanın adresidir. Canlılar özellikle hayvanlar habitatlarını değiştirebilme özelliğine sahiptir. Göçmen kuşlar yazın ve kışın farklı habitatlarda yaşarlar.
Ekolojik Niş: Bir organizmanın yaşadığı ortamda yaptığı işe, göreve ekolojik nişadı verilir. Bir organizmanın ekolojik nişi; bu organizmanın hangi canlılarla beslendiği, hangi canlılar tarafından yenildiği ile çevresinin biyolojik, fiziksel ve kimyasal yapısını nasıl etkilediği gibi özellikleridir.
Ekolojik nişleri çalışkan iki veya daha fazla organizmadan her birinin yaşamak için gerekli kaynağı ele geçirme mücadelesine rekabet denir.
Tür: Ortak bir atadan gelen, çiftleştiğinde verimli bireyler oluşturan canlı topluluğuna tür adı verilir.
Popülasyon: Belirli bir bölgede yaşayan aynı türe ait bireylerin oluşturduğu topluluğa popülasyon denir. Her bir komünite çok sayıda popülasyondan oluşur. Bir ormandaki meşe ağaçları, bir şehirdeki insanlar birer popülasyon örneğidir. Popülasyonu oluşturan bireyler benzer çevre koşullarından etkilenir, bulundukları ortamın besin kaynaklarını ortak kullanırlar.
Komünite: Ekosistemlerin canlı kısmına komünite adı verilir. Her ekosisteme özgü bir komünite bulunur. Örneğin, ormandaki canlıların tümü orman komünitesini oluşturur. Bir komünitede bitki, hayvan ve mikroorganizma türlerinden oluşan binlerce popülasyon bulunabilir. Komüniteler bitki ve hayvan komüniteleri şeklinde olabileceği gibi karma da olabilir.
Biyotop: Komüniteler çok sayıda türden oluşabilirler. Bu canlıların yaşamlarını sürdürebilmek için ihtiyaç duydukları coğrafik alana biyotop adı verilir.
Ekoton: İki komünite arasındaki geçiş bölgelerine ekoton denir. Bu alanlar komşu iki komünitenin de özelliklerine biraz sahip olduklarından tür sayısı, birey sayısı ve sahip olunan özellikler açısından farklılıklar gösterir.
Ekosistem: Canlı ve cansız çevrenin birlikte oluşturduğu bölgeler ekosistem olarak adlandırılır. Ekosistem ekosferin alt birimidir.
Biyosfer (Ekosfer): Belirli fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri olan bölgelerden (dağ, çöl, orman, deniz, akarsu gibi) oluşmuştur. Kısaca dünya üzerinde canlıların yaşadığı alanların tümü biyosfer (ekosfer) olarak adlandırılır. Bu alan okyanusların en derin yerinden atmosferin 16 km’lik alanına kadar uzanır.
Besin Zinciri ve Besin Ağı
Bir komünite içinde, enerjinin taşınabileceği organizmalar dizisine besin zinciri, karmaşık olarak birbirine girmiş çok sayıda besin zincirinin tümüne besin ağı denir.
Besin zinciri hangi hayvanın hangi hayvanı yediğini ve sonuçta nasıl insana gelene kadar büyüdüğünü gösterir. Besin zincirinde canlılar üreticiler tüketiciler ve çürükçüller olarak sınıflandırılır.
Üreticiler bitkiler, tüketiciler hayvanlar ve insanlar, çürükçüller ise besin artıklarını ve üreticilerin kalıntılarını yiyerek temizleyen ve toprağa karışmasını sağlayan bakterilerdir.
Besin zinciri aynı zamanda hayvanların sınıflanmasında ve hangi hayvanın hangisiyle besleneceğinin tespit edilmesinde etkilidir. Bu sayede hangi hayvanın neslinin tükendiği durumlarda besin zincirinin etkileneceği veya hangi hayvanın hangisini yiyeceği bilineceği için hayvansal planlamanın yapılması kolaylaşacaktır.
Canlıların Beslenme Şekilleri
Canlılar besinlerini elde etme şekline göre ototrof, heterotrof ve hem ototrof hem heterotrof olmak üzere üç gruba ayrılır.
Ototrof Canlılar
İnorganik maddelerden organik madde sentezleyebilen canlılardır. Ototrof canlılar kullandıkları enerji kaynağına göre ikiye ayrılırlar.
Fotosentetik Ototroflar: Güneşten gelen enerjiyi kullanarak organik madde sentezi yaparlar. Klorofil taşıyan bu organizmalar güneş enerjisini kimyasal enerjiye dönüştürerek organik besin sentezini gerçekleştirirler. Yeşil bitkiler, öglena, algler ve bazı bakteriler örnek olarak verilebilir.
Kemosentetik Ototroflar: Organik besin sentezi için kimyasal enerjiye ihtiyaç duyarlar. Bu kimyasal enerjiyi amonyak, nitrit, demir gibi inorganik maddelerin oksidasyonundan elde ederler. Demir, nitrit, nitrat, kükürt bakterileri örnek olarak verilebilir.
Heterotrof Canlılar
Besinlerini dış ortamdan hazır olarak alırlar. Besinlerini alma biçimlerine göre üç grupta incelenirler.
Holozoik Beslenenler: Besinlerini katı parçacıklar halinde alıp sindirim organlarında sindirebilen canlılardır. Sindirim sistemleri, duyu organları, kas ve sinir sistemleri gelişmiştir. Aldıkları besin türüne göre otçul (geviş getiren memeliler. kemirgen memeliler gibi), etçil (aslan, kaplan gibi). hem otçul hem etçil (ayı, domuz gibi) olarak gruplandırılırlar.
Çürükçül Beslenenler (Saprofitlik): Sindirim enzimlerini hücre dışına salgılayıp ölü organizmaları yapıtaşlarına kadar parçalayıp, monomer halinde hücreye alırlar. Örnek: Maya mantarları ve bazı bakteriler.
Birlikte Yaşama (Simbiyozluk):Farklı türe ait iki canlının birlikte yaşaması ve beslenmesidir. Yararlı birlikler ve zararlı birlikler olmak üzere iki grupta incelenir.
Madde Döngüleri
Hayatın devamı için gerekli olan maddelerin ekosistem içinde canlılar ve cansız çevreleri arasındaki dolaşımına ekolojik madde döngüleri denir. Bu döngülerin biyolojik, kimyasal ve jeolojik etmenleri olduğundan biyojeokimyasal döngüler de denir.
Su Döngüsü
Suyun litosfer (taş küre), hidrosfer (deniz ve tatlı sular) ile atmosfer arasındaki hareketine su döngüsü denir.
Okyanus, deniz, göl veya kara yüzeyinde bulunan su kütleleri iklimin etkisi ile su buharına dönüşmektedir. Atmosferdeki hareketlerin etkisi ile yer değiştiren su buharı başka alanlarda yoğunlaşarak yağışa dönüşmekte ve tekrar yüzeye inmektedir.
Su döngüsünde en önemli aşama suyun gaz hale geçmesi olayı yani buharlaşmadır. Atmosferdeki nemim %90’ı okyanus deniz ve göllerden buharlaşma ile sağlanmaktadır.Bitkilerin yüzeyinden su moleküllerinin atmosfere karışması terleme olarak adlandırılmaktadır.
Su buharının gaz halden sıvı hale geçmesi olayı yoğuşma olarak adlandırılır. Önce yoğuşan su buharı, sıcaklığın düşmesiyle yağışa dönüşmektedir. Yeryüzüne inen su kütlesinin yüzeydeki hareketine yüzey akışı, yer altındaki hareketi ise yer altı akışı olarak adlandırılır.
Karbon Döngüsü
Karbon doğada hem mineral biçiminde (kömür, elmas, gaz olarak veya suda çözünmüş durumda karbon dioksit olarak) hem de organik (canlıların yapısındaki karbonhidratlarda, proteinlerde vs.) biçimde bulunur.
İnsanlar, hayvanlar ve bitkiler oksijenli solunum yaptıklarında atmosfere CO2 gazı verirler. Kömür, petrol ürünleri gibi fosil yakıtların yakılması ve orman yangınları da atmosfere CO2 salınmasını sağlar. Bu CO2 fotosentez yapan yeşil bitkiler tarafından alınır ve besin üretiminde kullanılır. Böylece CO2 deki karbon yeniden canlılara geçer bu canlıların ölmesiyle toprağa karışan karbon fosil yakıtların oluşmasına neden olur. Yine deniz ve okyanuslarda çözünen CO2 kireç taşı oluşumuna neden olmaktadır; fotosentez ve solunum olayları deniz ve okyanuslarda da gerçekleşir.
Azot Döngüsü
Atmosferdeki azotun canlılar tarafından kullanımı ve tekrar atmosfere dönmesi olayına azot döngüsü denir.
Azot, canlılar için en önemli yapı maddesi olan proteinlerin yapısında bulunduğu gibi ATP, nükleik asit ve vitamin gibi organik maddelerin yapısına da katılır. Azot bağlayıcı bakteriler, havadaki azot gazını bitkilerin kullanabileceği azot
tuzlarına dönüştürür.
Bitkiler topraktan aldıkları nitrat (NO3 —) gibi azot tuzlarını fotosentez tepkimelerinde kullanarak organik besinleri (amino asit gibi) üretirler. Hayvanlar ise azot ihtiyaçlarını beslenme yoluyla bitki ve diğer hayvanlardan karşılarlar.
Ölü bitki ve hayvanlardaki ya da organizmaların atıklarındaki azotlu organik bileşiklerin ayrıştırıcılar tarafından parçalanması ile amonyak (NH3) ya da amonyum (NH4 +) iyonları oluşur.
Amonyak ve amonyum iyonlarının kemosentetik bakterilerin faaliyeti sonucunda nitrata (NO3 —) dönüştürülmesine nitrifikasyon denir. Toprakta bulunan nitrit ya da nitratın bakteriler tarafından atmosferdeki azot
gazına dönüştürülmesine denitrifikasyon denir.
Oksijen Döngüsü
Oksijen canlıların besin üretimi için kilit önem taşımaktadır. Oksijen atmosferde üç şekilde bulunmaktadır. Bunlar atomik oksijen (O), moleküler oksijen (O²) ve ozon (O³)’dur.
Moleküler oksijen solunum için gereklidir. Ayrıca oksijen hidrojen, sülfür, karbon ve fosfor gibi maddelerle bileşim halinde gelebilmektedir. Ozon, Güneş’ten gelen ultraviyole ışınlarını tutmaktadır.Oksijenin en önemli kaynağı fotosentez yapan bitkilerin oluşturduğu oksijendir. Ayrıca atmosferdeki su molekülleri fotoliz yoluyla ayrışarak oksijen üretimine katkıda bulunmaktadır.
Oksijen canlı solunumu, yanma ve organik maddelerin çürümesi esnasında tüketilmektedir. Oksijen oranının ölçülebilir miktarda değişim olmadığı için oksijen döngüsünün denk kapandığı söylenebilir.
Ekosistemi Etkileyen Faktörler
Ekologlar, canlılar üzerinde etkili olan faktörleri abiyotik ve biyotik faktörler olarak ikiye ayırır.
Abiyotik Faktörler (Cansız Varlıklar)
Abiyotik faktörler, canlıların yaşamlarını devam ettirebilecekleri çevresel koşulları ifade eder.
– Işık, iklim, sıcaklık, su, ortam pH’sı, toprak ve mineraller canlıları etkileyen abiyotik faktörlere örnek olarak verilebilir.
– Her canlı türü için abiyotik faktörlerin alt ve üst sınırları vardır. Bu iki sınıra tolerans sınırları denir. Tolerans sınırları arasında kalan aralığa ise tolerans (hoşgörü) aralığı adı verilir.
Biyotik Faktörler (Canlı Varlıklar)
Bir ekosistemde bulunan canlı varlıkların hepsine biyotik faktör denir. Biyotik faktörler ekolojik nişlerine göre üreticiler, tüketiciler ve ayrıştırıcılar olmak üzere üçe ayrılır. Ekosistemde ki canlılığın devamı biyotik faktörler arasındaki ilişkinin devamlılığına bağlıdır.
Üreticiler: İnorganik maddeleri organik maddelere dönüştürerek kendi besinini üreten canlılara üretici (ototrof) canlılar denir.
Güneş enerjisini kullanarak kendi besinini üreten canlılara fotoototrof denir. Bitkiler, algler, öglena, bazı bakteriler ve arkeler bu canlılara örnek olarak verilebilir. İnorganik maddelerin oksidasyonu sırasında açığa çıkan kimyasal enerji yardımıyla kendi besinini üreten canlılara kemoototrof denir.
Tüketiciler: Kendi besinini üretemeyen, bulundukları ortamdan hazır alan canlılara tüketici (heterotrof) canlılar denir. Hayvanlar ve mantarların tamamı bu gruba girer. Ayrıca bakteri ve protistlerin çoğu da tüketici olarak beslenir.
Ayrıştırıcılar: Organik atıkları inorganik maddelere çevirerek, yeniden ototrofların kullanımına sunarlar. Bu yüzden madde döngülerinde önemli bir göreve sahiptirler. Saprofit olarak da adlandırılan ayrıştırıcıların en önemli örneklerini mantarlar, bazı
bakteriler, toprak solucanı vb. canlılar oluşturur
çok güzel bir konu anlatımı olmuş başarılı 🙂 🙂
teşkürler
Tesekkurler🙇♀️