Değişim Çağında Avrupa ve Osmanlı Konu Anlatımı
Merhaba arkadaşlar size bu yazımızda Tarih Konuları hakkında bilgi vereceğiz. Yazımızı okuyarak bilgi sahibi olabilirsiniz. Değişim Çağında Avrupa ve Osmanlı Nedir? sorusunun cevabı aşağıda sizleri bekliyor…
Değişim Çağında Avrupa ve Osmanlı
- Yeni Çağ Avrupa’sında Meydana Gelen Gelişmeler
- Osmanlı Sosyo-Ekonomik Yapısında Değişiklikler
- Osmanlı Devletinde Çözülmeye Karşı Önlemler
Yeni Çağ Avrupa’sında Meydana Gelen Gelişmeler
Rönesans
Yeniden doğuş anlamına gelen Fransızca bir kelimedir.
Avrupa da XV. ve XVI. yüzyılda ortaya çıkan edebiyat, sanat ve bilim alanındaki gelişmelere verilen genel bir addır.
Dünya medeniyetinin bir dönüm noktası sayılan Rönesans Avrupalıların inançlarında, düşünce ve yaratışlarında köklü değişikliklere yol açmış, Avrupa ülkelerinin her alanda hızla ilerlemesini ve kalkınmasını sağlamıştır.
Rönesans’ın Nedenleri
» Avrupa’nın Endülüs Emevi Devleti ve Sicilya aracılığıyla İslam medeniyetini tanıması
» Coğrafi Keşiflerle zenginleşen burjuva sınıfının, kültür ve sanat faaliyetlerini destekleyen, bilim adamları ve sanatkarları himaye eden varlıklı kişiler haline gelmesi
» Eski Yunan ve Roma bilim, felsefe, edebiyat ve sanat eserlerinin incelenmesi
» Orta Çağ düşünce ve inançlarının terk edilmeye başlanması
» Haçlı Seferleri ile Avrupa’ya taşınan matbaanın geniş kullanım alanına girmesiyle yeni buluş ve düşüncelerin daha kolay yayılması
» Coğrafi Keşiflerle birlikte kiliseye duyulan güvenin sarsılmasına bağlı olarak düşünceye verilen önemin artması.
İtalya’da Ortaya Çıkma Nedenleri
» İtalya’da Antik Çağ’a ait eserlerin bulunarak incelenmesi’x
» Şehir devletleri şeklindeki siyasi yapının, özgür düşünceye imkan tanıması
Ticaret yolları üzerinde bulunan İtalya’nın kültürel etkileşime açık olması
İstanbul’un fethi ile buradaki bilim adamlarının İtalya’ya gitmesi
Haçlı Seferleri’nden sonra aklı ön plana alan Hümanizm düşüncesinin İtalya’da doğması
Rönesans’ın Sonuçları
» Skolastik yani dogmatik düşünce egemen düşünce olmaktan çıkmış ve böylece özgür düşünce ve yeni bir sanat anlayışı doğmuştur.
» Deney ve gözlem metodunun kullanılmaya başlamasıyla bilim ve teknoloji gelişmiştir.
» Kilise ve din adamlarına duyulan güven azalmış böylece Reform hareketlerine de zemin hazırlanmıştır.
Rönesans Dönemindeki Yenilikler
» Rönesans hareketi ilim ve teknikteki ilerlemenin yanı sıra insan ve tabiat sevgisini de beraberinde getirdi.
» Rönesans’ın öncüleri, sanat faaliyetlerinin yanı sıra edebiyat, tarih ve arkeolojiye de önem verdiler.
» Resim ve tasvir anlayışı gelişti. Mimaride gotik tarzı terk edilerek barok ve rokoko üslubu geliştirildi. Bu barok ve rokoko mimari yapıları çok kaba ve ihtişamlıydı bu yüzden Rönesans mimarlığının başlıca özellikleri ölçü, sadelik ve tabilik olmuştur. Yani kaba ve ihtişamlıktan daha çok sadelik ve ölçülüğe, doğallığa yönelik sanat eserleri ortaya çıkarmışlardır.
» Rönesans daha ziyade Fransa’da sanat; Almanya’da dini tablo ve resimler; İngiltere’de edebiyat; İspanya’da resim ve edebiyat alanında gelişti.
Hümanizm (İnsancılık):
İnsancılık’ (hümanizm) insan aklını, etik ve adalet kavramlarını temele alan, batıl inanışları ve doğaüstü olan her şeyi reddeden bir dünya görüşüdür.
Bu yaklaşım hümanizmin dünyevi (seküler) yorumudur.
Her türlü çalışmada, felsefede ve pratikte insansal değerlere ve ilgilere odaklanan bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım anti-hümanist (insancı olmayan) her türlü kavram, düşünce ve uygulamayı dışlama yoluna gider.
Bir başka deyişle hümanizm, tüm insanların değerli ve onurlu olduğunu öngören ahlak felsefelerinin genel bir kategorisini anlatan bir terimdir.
Hümanist Sanatçıların Ortak Özellikleri
» Sanatı doğanın bir taklidi (mimesis) olarak kabul etmişlerdir.
» Hümanistlere göre sanatın ve edebiyatın asıl konusu insandır.
» İnsan, özünde mükemmel bir varlık olabilme potansiyelini taşır.
» Edebiyatın amacı insanı bu mükemmelliğe doğru götürmektir.
Hümanizmin Önemli Temsilcileri
Dante (1265 – 1321): İtalyan edebiyatının kurucusudur. En önemli eseri yapma destan niteliğindeki “İlahi Komedya”dır.
Petrarca (1304 – 1374): İtalyan şairi. Soneleriyle tanınır.
Boccacio (1313 – 1375): İtalyan yazarı ve hikâye türünün ilk örneğini vermiştir. “Decameron” adlı eseriyle ünlüdür.
Montaigne (1533 – 1592): Fransız yazarı ve düşünürü. Deneme türünün babası kabul edilir.
Cervantes (1547 – 1616): Türünün ilk örneği sayılan Don Kişot romanıyla dünyaca tanınmış İspanyol yazarıdır.
Shakspeare (1564 – 1616): İngiliz ve dünya tiyatro edebiyatının büyük sanatçısıdır. Romeo ve Juliet, Hamlet, Othello, Kral Lear, Machbeth gibi tragedyaları ve Yanlışlıklar Komedisi, Hırçın Kız gibi komedyalarıyla tanınır.
Reform
Kelime anlamı yönünden “yeniden düzenlemek” anlamına gelen Reform, XVI. yüzyılda Katolik mezhebinde meydana gelen değişim ve düzenlemeleri ifade eder.
Reform’un Nedenleri
» Kilisenin bozulması ve ıslahat fikrinin yayılması
» Dini metinlerin ulusal dillere çevrilmesi
» Kilise’nin dini ilkelere uymadığının anlaşılması
» Matbaa sayesinde kültürel iletişimin gelişmesi
» Rönesans’ın skolastik düşünceyi sarsması
» Kilise’nin geniş toprakları elinde tutması
» Kilisenin, endüljans ve aforoz gibi yetkilerini kullanarak halkı ekonomik yönden sömürmesi
Reform’un Gelişmesi
Almanya’da Reform Hareketleri
Reform hareketlerinin önderi, bir ilahiyat (Teoloji) Profesörü olan, “Martin Luther” dir. Luther, 1517 ‘de Wittenberg Kilisesi’nin kapısına astığı 95 maddelik bir bildiri ile Endüljans satışlarına itiraz etmiştir.
Bunun üzerine Papa X. Leon , Luther’i Aforoz etmiş, Luther’de Wittenberg’de halkın gözü önünde Aforoznameyi yakarak, Papa ile bağlarını koparmıştır. Papa’nın, Alman İmparatoru Şarlken’ den Luther’i cezalandırma isteği ile toplanan Diyet Meclisi, Luter’i ölüme mahkum etmiş ve yakılmasına karar vermiştir. Ancak dostları Luther’i kaçırarak saklamıştır.
Luther bir yıllık süre içinde İncil’i Almanca’ya çevirmiştir. Luther’in düşüncelerinde “Kilise’yi düzeltmek için, onun elindeki bütün servetini almak lazımdır. Kilise ancak o zaman kendisine düşen görevleri yapar” vardı. Bu düşünceyi kendi çıkarları için uygun bulan, köylü, şövalye ve prensler, kilisenin Almanya’daki topraklarına saldırdılar. Şarlken, Diyet Meclisi’yle önce başka yerlere yayılmaması koşuluyla, Luterciliği kabul etmiştir (1529). Ancak Lutherciler bu karara uymayıp onunla mücadeleye yönelmiştir.
Bu gelişmeler sonucu Katolik Cermen İmparatorluğu ile Protestanlığı destekleyen bazı prensler arasında mezhep savaşı görünümünde siyasi güç savaşları başlamıştır.
Ogsburg Antlaşması (1555)
(Alman İmparatoru – Protestan Prensler)
Protestan mezhebi ve kilisesi resmen tanındı.
Alman prensleri, istedikleri mezhebi seçmekte ve seçtikleri mezhebi kendi uyruklarına da kabul ettirmekte serbest oldular.
Prensler kendi ülkeleri içindeki din işlerinin mutlak amiri oldular.
Prenslerin mezheplerini kabul etmek istemeyen Almanlar, başka yerlere göç edebilecekti.
Fransa’da Reform Hareketleri
Kalven adlı bir Fransız, Luther’e benzeyen görüşlerini, Fransa ve İsviçre’de yaymaya başladı. (Fransa’ da Protestanlık resmen yasaklanmış olduğu için etkili olamamış, İsviçre’ye geçmek zorunda kalmıştır).
Kral IV. Henri zamanında Nant Fermanı ile (1598), Kalvenist ve Protestanlara mezhep özgürlüğü tanınmıştır.
İngiltere’de Reform Hareketleri
Kral VIII. Henri, eşinden boşanıp sevdiği kızla evlilik yapmasına izin vermeyen Papa’dan ayrılmış, Kalvenizm ve Katolikliğin birleşmesinden oluşan “Anglikanizm” mezhebi ve kilisesini kurmuştur.
Reform’un Sonuçları
» Avrupa’ da mezhep birliği bozuldu. Katolik ve Ortodoks mezheplerinin yanında, Protestanlık, Kalvenizm, Anglikanizm gibi yeni mezhepler ortaya çıktı.
» Papa’lar eski güçlerini ve itibarlarını kaybettiler. Papa’ ya bağlılık azaldı.
» Okullar Kilise’den alınarak halka verildi. Böylece laik eğitim sistemi kuruldu.
» Katolik Kilisesi’nden ayrılan ülkelerde, kilisenin malları ve topraklarına el konuldu.
» Katolik Kilisesi, kendisini düzeltmek zorunda kaldı.
» Katolik olarak kalan ülkelerde, başka mezheplere karşı mücadele edebilmek amacıyla ” Engizisyon Mahkemeleri” kurulmuş, binlerce insanı ölüme göndermiştir.
» Avrupa’nın mezhep birliğinin bozulması, birliği sağlamaya çalışan Şarlken’in amacına ulaşamamasına neden olmuştur.
Rasyonalizm (Akılcılık) :
Rönesans ve Reform hareketleri sonrasında XVIII. yüzyıldan itibaren gelişen rasyonalizm (akılcılık, usçuluk) kavramının günlük dildeki anlamı ile felsefedeki anlamı farklıdır.
Günlük dilde rasyonalizm; akıl ve mantık süzgecinden geçmemiş görüşleri kabul etmemek, ön yargılardan ve duygusal saplantılardan arınmış olmak anlamına gelir.
Felsefede ise rasyonalizm, doğru bilginin kaynağının akıl olduğunu savunan görüştür. Rasyonalizm; bilginin doğuştan gelen akıl ve onun bir görevi olan düşünme gücü ile meydana geldiğini benimser ve doğru bilginin kaynağını da duyularda değil, akılda gören öğretidir.
Sekülerleşmek (Dünyevileşmek):
Toplumda ahiretten ve diğer dini, ruhani meselelerden daha çok dünya hayatına odaklanılması yönündeki harekettir. Sekülerizm, din merkezli veya dini öğeleri sosyal, hukuki ve siyasi anlamda tayin edici kılan bir yaklaşımın tersine, bunları sosyal, hukuki ve siyasî kümeden ayıran bir yaklaşımı tanımlar.
Çok geniş bir terim olan sekülarizm, içinde birçok farklı akım, tür ve teori barındırır. Laiklik ve sekülarizm kavramları Türkçede sıklıkla eş anlamlı kullanılır. Laiklik, dinî kişi ve kurumların devletin işleyişine ve devlet kurumlarına müdahale etmemesi; devletin de din işlerine karışmaması anlamına gelir. Fransız sekülerizmi olarak da anılan laiklik kavramı, daha kapsamlı olan sekülerizm hareketinin bir parçasıdır.
Siyasi Anlamda Sekülerizm:
Siyasi anlamda kullanılan sekülerizm, teokrasi yönetiminin tamamen zıttı olarak devlet yönetiminin din odağından uzak bir şekilde yapılması gerektiğini savunur. Toplumu ilgilendiren kamusal konulara dinin karıştırılmaması gerektiğini söyleyen seküler düşünce, din ile bütünleşen kamusal uygulamaların tamamını reddeder.
Newtoncu Fizik:
Isaac Newton’un ünlü eseri Principia’nın (İlkeler) yayımlandığı 1687 yılı, fizik tarihinde çok önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir. İnsanlık ilk defa bu eserle detaylı bir kozmoloji (evrenbilim) görüşüne kavuştu. Newton kozmolojik görüşünü Kopernik’in, Kepler’in, Descartes’ın, Galilednun çalışmalarından faydalanarak oluşturdu. Bunu yaparken, kendilerinden faydalandığı bu kişilerin fizik bilimindeki görüşlerinde önemli düzeltmeler de yaptı. Kopernik, Kepler, Galileo süreciyle Aristoteles’in fiziğinin otoritesi sarsılmış olsa da, Newton’un çalışmalarıyla tamamen yıkıldığı söylenebilir.
Newton gözlemi, deneyi ve matematiği birleştiren bilimsel yöntemin en başarılı temsilcilerinden biridir. Gezegenlerin yörüngelerinde nasıl kaldığı, Dünya’nın altındakilerinin neden düşmediği gibi sorular ancak Newton’un evrensel çekim yasası’nı ortaya koymasıyla cevabını bulabilmiştir. Newton, doğadaki düzenin, maddenin kendisinden kaynaklanmadığını; bazen doğrudan müdahaleyle, çoğunlukla ise doğa yasaları aracılığıyla bunu sağlayan ve evreni yaratan Tanrı’nın eseri olduğunu savundu. Newton’a göre Tanrı’nın mekanik sistemin işleyişine müdahalelerde bulunması mümkündü.
Wetfalya Antlaşması ile Uluslararası İlişkilerde Sekülerleşme:
Uluslararası ilişkiler disiplini; beslendiği Aydınlanma düşüncesi ve modern ulus devlet modeli üzerine kurgulanmış olması nedeniyle din, kültür ve medeniyet gibi faktörlerin devletler arasındaki ilişkiler üzerindeki etkisini dikkate almakta çekimser kalmıştır.
Antlaşma Papalık makamının devletin hakimiyet sahasına artık daha fazla karışamayacağına, devlet çıkarlarının savaşlarda birincil husus olduğuna işaret ediyordu.
Vestfalya ile ‘din özgürlüğü mefhumu`Avrupa’da kesinlik kazanmıştır. Diğer bir önemli husus ise devletlerin kendi topraklarında ‘mutlak egemen’ bir konuma yükselmeleri olmuştur.
“Bundan sonra Avrupa, kendi yasalarına göre hareket eden, kendi siyasal ve ekonomik çıkarlarını izleyen, serbestlik içinde ittifaklar kuran ve bozan, savaş ile barış arasında güç dengesi kurallarına göre durum değiştiren, elçi gönderip kabul eden bağımsız ve özgür devletlerden oluşacaktır.”
Devletlerin üzerinde, onların ilişkilerini düzenleyen herhangi bir üstün otorite yoktur. Çıkar çatışmaları güç kullanarak çözümlenmektedir. Devletler arası ilişkiler herkesin herkese karşı savaşı görünümündedir.
Osmanlı Sosyo-Ekonomik Yapısında Değişiklikler
Coğrafi Keşifler ile keşfedilen Amerika Kıtası’ndaki altın ve gümüş gibi birçok değerli maden Avrupa’ya taşındı. Bu madenler mal ve hizmetlere olan talebi arttırdı ve ticaret hacmi büyüdü.
Bu gelişmenin sonucunda merkantilist ekonomi modeli oluştu. Bu modelin Osmanlı ekonomisine etkisi olumsuz oldu.
XVI. yüzyıldan itibaren Avrupa’da merkantilizmin etkisiyle önemli miktarda değerli madenlerin birikimi yapıldı. Bol miktarda gümüş paranın kullanımı, gümüşün bolluğu fiyatların yükselmesine ve gelirin düşmesine neden oldu. Bu gelişmeler Osmanlı ekonomisinde paraya değer kaybettirdi. Bu durum enflasyonun yaşanmasına neden oldu. Osmanlı Devleti’nde İstanbul’un fethinden sonraki yıllarda düşük bir enflasyon görüldü.
Osmanlı para birimi akçedeki gümüş miktarının azalması enflasyona neden oldu. İlk etkili enflasyon 1593’te oldu ve bir akçedeki gümüş miktarı yarı yarıya indirildi ama maaşlar, aynı akçe miktarıyla ödendi. Devletten maaş alanlar, eskisine oranla gelirlerinin yarısını kaybetmiş oldular.
Askerî harcamaların büyük bir kısmı, tımarlardan sağlanan gelirlerle karşılanırken gelişen savaş teknolojisi beraberinde devlete büyük bir ekonomik yük getirdi. Ateşli silahlarla donatılmış klasik sipahiler, savaşlarda etkili olamıyorlardı. Çözüm olarak sayı itibarıyla az olan kapıkulu askerlerinin sayısı birkaç kat arttırıldı ve ateşli silahlarla donatıldı. Bu askerlere ulûfe ve bahşişlerin ödenmesi devlet ekonomisine büyük bir yük getirdi.
Asya’dan Avrupa’ya kervanlarla kara yolu üzerinden yapılan ticaret Coğrafi Keşifler ile okyanuslar üzerinden yapılmaya başlandı. Ticaret yollarının değişmesi nedeniyle Osmanlı şehirleri ve ekonomisi büyük zarar gördü. Böylece söz konusu güzergâhta para kullanımı geriledi. Bu gerilemeyi arttıran bir diğer neden Anadolu’da ortaya çıkan Celâli İsyanları’dır. Bu iç karışıklık geleneksel idari ve mali yapıda büyük zararlara yol açtı. XVII. yüzyılın son çeyreğinde devletin para üzerindeki hâkimiyetinin zayıflaması sonucunda ekonomik hayattaki etkinlik de zayıfladı.
Osmanlı Devleti bu duruma engel olmak için para politikasına yeniden çekidüzen verdi. Bu doğrultuda darphanede çeşitli miktarda ve oranlarda sikkeler (para) bastırıldı. Saraya ait altın ve gümüş içeren değerli eşyalar da darphanede eritilerek paraya çevrildi, ayrıca maden ocakları yeniden faaliyete geçirilip işletmeye açıldı. Tüm bu tedbirlere rağmen ordunun askerî harcamaları karşılanamadı.
XVIII. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı para politikası yeniden düzenlendi. Devlet, savaşın yol açtığı kıtlık ve enflasyonu engellemek için geleneksel fiyat düzenlemesi olarak bilinen narh sistemine uygun olarak fiyatların kontrolünü sağladı.
Avrupa’da Coğrafi Keşifler ile başlayan ekonomik süreç Sanayi Devrimi’ni doğurdu. Batı karşısında Osmanlı Devleti’nin klasik ekonomik sisteminin şansı kalmadı. XVII. yüzyılın sonunda maliye iflas etti ve zorlu bir döneme girildi. Osmanlı Devleti, Fransızlara Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’nde verilen kapitülasyonları Sultan I. Mahmut Dönemi’nde sürekli hâle getirdi.
Kanuni Dönemi’nde Fransa’ya verilen kapitülasyonların amacı Avrupa’da Hristiyan birliğini bozmak, Akdeniz ticaretini canlandırmak ve Almanya’ya karşı Fransa’nın desteğini kazanmaktı. 1740 tarihinde kapitülasyonların sürekli hâle getirilmesiyle Fransa, Doğu ticaretinde ve Osmanlı limanları arasındaki taşımacılıkta rakipsiz bir konuma geldi. Bu dönemde verilen kapitülasyonlarda Osmanlı Devleti’nde yaşayan Fransızlar vergiden muaf tutuldu. Bunun yanında Fransızlardan alınan gümrük vergilerinin arttırılmaması kararlaştırıldı.
Yüzyılın sonlarına doğru büyümekte ve yayılmakta olan sömürgecilik, Osmanlı Devleti’nin ekonomik ve politik olarak Batı Avrupa’ya bağlanmasına sebep oldu. Avrupa devletleri imtiyazlarını korumak ve genişletmek için Osmanlı Devleti’ne karşı baskılarını arttırdı.
Osmanlı Devletinde Çözülmeye Karşı Önlemler
Celali İsyanları
» Celâli İsyanları, Yavuz Sultan Selim Dönemi’nde başlamıştır. Bu isyanların, Celâli İsyanları olarak adlandırılması Tokat ve çevresinde isyan eden Bozoklu Celâl’den gelmektedir
Nedenleri
» Uzun süren Osmanlı-Avusturya ve Osmanlı İran savaşlarının gelirleri azaltması
» Osmanlı Devleti’nin ekonomisinin zayıflaması
» Tımar sisteminin bozulması
» Vergilerin yükseltilmesi
» İltizam sistemiyle istenilen sonuca ulaşılamaması
» Eski askerlerin eşkıyalık faaliyetlerine yönelmesi
Sonuçları
» İsyanların bastırılmasında şiddet ve baskı uygulandığı için sağlanan huzur uzun ömürlü olmamıştır.
» Sosyal açıdan bakıldığında Anadolu’da birçok insan hayatını kaybetmiş, köyler boşalmıştır.
» Halkın can ve mal güvenliği isyanlar boyunca tehlike altına girmiştir.
» İsyanlardan dolayı tarımsal ve hayvansal üretim düşmüş, işsizlik artmıştır.
» Köylerden şehirlere yapılan göçler sebebiyle kırsal nüfus azalmıştır.
» Göç, şehir hayatında yeni sorunları doğurmuştur.
» Ekonomik açıdan ise vergilerin düzenli toplanamayışı Osmanlı ekonomisini zayıflatmıştır.
Yeniçeri İsyanları
» XVII. yüzyılda İstanbul’da çıkan isyanlar genel olarak yeniçeriler tarafından çıkarılan isyanlardı.
» Yeniçeri Ocağının bozulmaya başlaması, III. Murat Dönemi’nde başladı
Yeniçeri Ocağının bozulma Nedenleri
» Yeniçeriler arasında evli olanların sayısının artması
» Askerlik dışında ticaret ve esnaflık gibi işlere yönelmeleri
» Vezir-i âzama hatta padişahlara baskı kurarak istediklerini yerine getirmeye başlayıp saraydaki çeşitli gruplar arasındaki iktidar mücadelesine alet olmaları
» Yeniçeri Ocağı kanunnamelerinin yerini yeni geleneklerin alması
» “Ocak devlet içindir.” Anlayışının yerini “Devlet ocak içindir.” Anlayışının alması
» XVII. yüzyıldan itibaren devşirme sistemin terk edilmesi
» Yeniçeri Ocağının saraya karşı ulemanın yanında yer alması
» Yenilikleri reddeden bir yapı hâline dönüşmesi
İsyanların Sebep ve Sonuçları
» Maaşlarındaki gümüş oranın düşürülmesi
» Culüs bahşişi alamamaları
» Bazı devlet adamlarının kışkırtmaları gibi nedenlerle ayaklanmışlardır.
» II. Osman’ın Lehistan seferi sırasındaki disiplinsizlikleri nedeniyle ocağın kaldırılmak istenmesi II. Osman’ı şehit etmelerine neden olmuştur.
» Devletin merkezi otoritesi sarsılmıştır
Suhte İsyanları
» Medreseli İsyanları olarak da anılan Suhte İsyanları, XVI. yüzyılda Anadolu ve Rumeli’de halk
arasında sosyal gerginliğin bulunduğu bir dönemde cereyan etmiştir.
» Medreseli suhteler, iş bulamamaktan ve geçim sıkıntısından birçok olaya karışmış ve isyan etmiştir.
» 1550’li yıllarda başlayan Suhte İsyanları 1559’da daha da artmıştır.
» Osmanlı Devleti bu isyanları bastırmak için halk arasından muhafaza birlikleri oluşturmuştur
» XVI. yüzyılda Sadrazam Kuyucu Murat Paşa’nın müdahalesi sayesinde Suhte İsyanları etkisini yitirmiştir
SONUÇLARI
» Medrese eğitimini ve öğretimini aksatmış ve geriletmiştir.
» Hem iyi hoca yetişmemiş hem de iyi âlim olmanın arzusunu taşıyan talebe sayısı azalmıştır.
» Talebeler çalışmadan, bilmeden, kolayından icazet almış; hak etmeden mevki ve vazife alma peşinde koşmuşlardır.
Osmanlı Devleti’nde Ekber Ve Erşed Sistemi
» Ahmet Dönemi’nde (1603-1617) bu sisteme son verilerek Ekber ve Erşed Sistemi’ne geçildi.
» Veraset sisteminde yapılan bir değişikliktir
» hanedanın en büyük (ekber) ve en olgun (erşed) üyesi padişah olacaktı
» Ekber ve Erşed Sistemiyle şehzadelerin sancağa çıkma usulü sona ermiştir
» Kafes usulüne geçilerek saraydan dışarı çıkamamışlardır
» Şehzadelerin ülke yönetiminde bilgi ve tecrübe kazanmalarını engellemiştir
» Padişah olunca devlet adamları ve saray kadınlarının etkisi altında kalmışlardır
» Olumlu yanı ise taht kavgalarını azaltmasıdır
Osmanlı Devleti’nde Layihalar
» Layiha, Osmanlı Devleti bürokrasisinde taslak veya rapor türü belgelere verilen addır.
» Devlet düzeninde açığa çıkan olumsuzlukların giderilmesi için tavsiye niteliğindeki görüş metinleridir.
» Koçi Bey , Kâtip Çelebi, Ayni Ali Efendi ve diğer devlet adamlarına raporlar (risale-layiha) hazırlatıldı.
» Raporların içerikleri dikkate alınarak bu gidişata son vermek ve Osmanlı Devleti’ni tekrar eski gücüne ulaştırmak amacıyla II. Osman ve IV. Murat gibi hükümdarlar ile Tarhuncu Ahmet ve Köprülüler gibi sadrazamlar döneminde ıslahat yapıldı
» Layihalar, Osmanlı yönetimindeki aksaklıkların nedenini askerî, sosyal ve ekonomik alanlarda sarsılmalara bağlanmaktaydı.
» Toplumsal sorunlar, gelişmelerin dinamik bir parçası olarak görülemediğinden statik kalıplar içerisinde değerlendirildi
» Yapılan ıslahatlarda toplumsal düzen geri planda kalmıştır.
» Layihalarda Osmanlı kadim düzenine dönme düşüncesi ön plandadır.
» Osmanlı düzeninin mükemmelliğine olan inançtan dolayı değişiklikler sapma olarak yorumlanmıştır
Lale Devri’ndeki Yeniliklerin Sosyal Hayata Etkileri
» Lale Devri, 1718’de imzalanan Pasarofça Antlaşması ile başlayan ve 1730’da Patrona Halil İsyanı ile sona eren dönemdir
» Osmanlı padişahı III. Ahmet ve Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın sadrazamlık dönemini kapsayan zevk, eğlence, barış, yenileşme ve sivil reformların görüldüğü dönemdir
» İlk defa Yahya Kemal Beyatlı bu devir için “Lale Devri” tabirini kullanmıştır
» Osmanlı askerlik tarihinde ilk defa savaştan çok barışı korumak amacıyla Avrupa siyasetiyle yakından ilgilendi.
» Damat İbrahim Paşa, Avrupa’yı tanımanın Osmanlı dış politikası ve ticareti için önemli olduğuna inanan ve fiilen adımları atan ilk sadrazamdır
» Avrupaya ilk defa geçici elçiler gönderildi (Paris, Viyana, Varşova, Lehistan ve Rusya’ya)
» Avrupa ilk defa örnek alınmaya başladı
» Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi’nin Paris elçiliğinin ardından saraya sunduğu raporla Osmanlı Devleti’nde Batılılaşma hareketleri fiilen başladı (Sefaretname)
» Birçok güzide mimari eserler inşa edildi.
» Bu devir Osmanlı düşünce uyanışının başlangıcıydı.
» Çelebi Mehmet Efendi’nin oğlu Mehmet Said Efendi ve İbrahim Müteferrika’nın gayretleriyle 1727’de İstanbul’da ilk devlet matbaası kuruldu.
» Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, yangınlara karşı 1720’de Tulumbacı Ocağı’nı kurdurdu
» Yalovada kağıt fabrikası kuruldu
» İstanbul’da Çini ve kumaş fabrikaları kuruldu
» Mimari süsleme sanatında Barok ve Rokoko tarzı kullanıldı
» Tercüme heyeti kuruldu ve öncelikle Fransızca eserler Türkçeye çevrildi
» İlk Karantina uygulaması yapıldı
» İlk çiçek aşısı uygulandı
» Divan yerine Koltuk ve iskemle kullanılmaya başlandı
» Zengin kesim ressamlara portrelerini çizdirdi
Matbaanın Geliştirilmesi Ve Osmanlıya Gelişi
» İlk Kağıt ve Matbaayı Çin uygarlığı yaptı
» Almanya’nın Mainz (Meynz) kentinde Johann Gutenberg (Yohen Gutınberg) hareketli harflerle baskı tekniğini 1440’lı yılların sonuna doğru buldu
» 1452- 1455 yılları arasında hareketli harflerle iki ciltlik İncil basıldı
» İstanbul’da ilk Rum matbaası Hristiyan kiliseleri arasındaki mücadelenin bir aracı olarak kurulmuş ve matbaacılık faaliyetine Londra’da başlayan Rum rahibi Nicodemus Metaxas (Nikodmus Metakıs) tarafından 1627’de açılmıştı.
» Beyoğlu’nda faaliyete geçen bu matbaanın bastığı ilk eser “Museviler Aleyhine Bir Risale” adlı eserdi.
» İbrahim Müteferrika matbaanın önemini anlatmak için kitap basımının faydalarını içeren “Vesîletü’t Tıbâa’yı” hazırlayarak sadrazama sunmuştur.
» İbrahim Müteferrika ile Mehmet Said Efendi’ye, III. Ahmet’in fermanı ve şeyhülislamın fetvası ile ilk Türk matbaasını kurma izni verildi
» İlk Türk matbaasını İbrahim Müteferrika kurdu ayrıca bu matbaada bastığı birçok kitabın yazarlığını ve düzenlemesini de yaptı
» Matbaada, ilk kitap 1729 yılının başlarında basıldı. Basılan eser, kaynaklarda “Vankulu Lugatı” adıyla geçen “Sıhahul Cevheri” tercümesiydi
Osmanlı İlim ve İrfan Geleneğinde Yenilik Arayışları
KÂTİP ÇELEBİ
» Kâtip Çelebi 1609- 1657 yılları arası yaşamış, XVIII. yüzyıl Türk bilim dünyasının pozitif ve hür düşünceyi savunan ismidir.
» Bilimsel çalışmalarıyla Türk tarihinde ve Batıda ilgi uyandırmıştır.
» Asıl ismi Mustafa olan Kâtip Çelebi hacca gittiği için “Hacı Halife Kalfa” olarak tanınmıştır
» “Düstûrü’lAmel” adlı risalesinde devlet düzenine ilişkin değerlendirmelerde bulunmuştur.
» Özellikle Yunanlıların coğrafya konusundaki bilgileriyle İslam yazarlarının bilgilerin kıyaslayıp “Cihannüma’’ adlı eserini hazırlamıştır.
» İlimde taassubun (bağnazlık) sakıncalarından bahsederek ilim hayatında ret ve inkâr yoluna gitmeden ve taassuba düşmeden her kaynaktan tahliller yaparak yararlı olanın kabul edilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
EVLİYA ÇELEBİ
» Evliya Çelebi 1611- 1685 yılları arasında yaşamış Türk tarihinin en önemli seyyahlarındandır
» Hayatı hakkında bilinenler seyahat hatıralarını topladığı on ciltlik muazzam eserine dayanır
» Eserinin adı Seyahatnamedir
» Seyahatname isimli eserinde “Rum, Arap, Acem, İsveç, Leh ve Çek’te 7 iklim, 18 padişahlık yerini 51 yıl boyunca gezip dolaştığını” anlatmıştır
» Evliya Çelebi, Seyahatname’yi 1630-1681 tarihleri arasında yazdı
NAİMA EFENDİ
» Naima Osmanlı Devleti’nin ilk resmî tarihçisi, vakanüvisidir.
» 1655-1716 yılları arasında yaşadı Asıl ismi Mustafa’dır.
» Naima mahlasıdır.
» Naima Tarihi isimli eseri, içerik itibariyle olayları kronolojik bir sıra içerisinde nakleder
» Eserde bin dört yüz başlık yer almaktadır.
» Eserde gelecekte olabilecek olayların kurgusu vardır.
» Olayların perde arkasını sağlıklı bir şekilde neden sonuç ilişkisi içinde vermiştir
» Ona göre devlet için en zararlı şey, uzun savaşlar ve devlet adamlarının aralarındaki görüş ayrılığıdır.
» Naima’ya göre her türlü sosyal değişmeye ön ayak olan; iradeli, zeki, akıllı ve parlak bir dehaya sahip olan büyük adamların yetiştirilmesi için gerekli özen gösterilmelidir
YANYALI ESAD EFENDİ
» Devrin bilginleri tarafından Esad Hoca, Esad Efendi olarak anılmıştır.
» Yunanistan’ın Yanya şehrinde doğduğu için eserlerinde “Yanyavi’’ mahlasını kullanan
» Esad Efendi 1731’de vefat etmiştir
» Mantık, felsefe, kelam, matematik, astronomi ve Öklid geometrisi alanlarında dersler aldı.
» Müderrislik ve kadılık görevlerinde bulundu
» III. Ahmet’in Topkapı Sarayı’nda kurduğu kütüphanede vazifelendirildi.
» Lale Devri’nin en önemli ilim ve fikir adamlarından biridir.
» Devrinin âlimleri kendisine “Muallim-i Salis (Üçüncü Öğretmen)” unvanını verdi
» Aristo’nun “Fizika’’ eserini İoannis Kottinius’un (Ayenis Kottinus) yorumunu esas alarak Arapçaya çevirmiştir
» Esad Efendi’ye göre insanın sahip olduğu yetenekler eğitim ve öğretimle geliştirilip disipline edilince o insan günlük hayatta, bilim ve sanatta daha başarılı olur
Boş bir uygulama