5. Sınıf İnsan ve Çevre Konu Anlatımı

Karatay

Bu yazıda biyoçeşitliliği öğrenmeniz, çevre sorunlarının neden ve sonuçlarını sorgulayabilmeniz, nesli tükenen ve tükenme tehlikesi altında bulunan canlıları ve bu canlı türlerini korumak için yapılması gerekenleri bilmeniz, insan faaliyetleri sonucu oluşan çevre sorunlarına karşı duyarlılık kazanmanız, çevre sorunlarının çözümüne yönelik ve dünyada görülen yıkıcı doğa olayları hakkında bilgi vermek amaçlı yazımızı sizin için hazırladık. 5. Sınıf İnsan ve Çevre Konu Anlatımı,İnsan ve Çevre Konu Anlatımı, 5. Sınıf Fen Bilimleri

İnsan ve Çevre

Biyoçeşitlilik

Doğada birçok canlı bir arada yaşamaktadır. Bir canlının yaşamını devam ettirdiği yaşam alanına habitat denir. Canlıların habitatları ile birlikte diğer canlılarla oluşturduğu yapıya ise ekosistem denir. Ekosistem içindeki canlılar, yaşamlarını sürdürebilmek için birbirine gereksinim duyar. Bu canlıların birbirleriyle birçok ilişkisi vardır.

Biyoçeşitlilik ve Doğal Yaşam

Bir bölgede yaşayan canlıların sayıca ve çeşit olarak zenginliğine biyoçeşitlilik (biyolojik çeşitlilik) denir. Canlıların en temel ihtiyacı, beslenmedir. Besin ihtiyacının karşılanmasında vazgeçilmez bir yeri olan canlı kaynakların temeli, biyolojik çeşitliliktir. İnsanların gereksinimi olan gıdalar, bitki ve hayvanlardan elde edilir.

Elbise ve kumaş ihtiyacımızı; ipek böceği, koyun, keçi gibi hayvanların yanı sıra pamuk ve keten gibi bitkilerden elde ederiz. Sağlığımız için çok önemli olan ilaçların bir kısmı doğadaki canlılardan üretilir. Bu nedenlerle biyoçeşitlilik, insanlar için doğal bir zenginliktir. Aynı şekilde, doğadaki canlıların birbirleriyle olan beslenme, avlanma ve korunma ihtiyacı için biyoçeşitlilik çok önemlidir. Bir bölgedeki biyoçeşitlilikte meydana gelen azalma, oradaki canlı yaşamını olumsuz etkiler. Yaşanan olumsuzluğun boyutlarına göre birçok canlının yaşam alanı ortadan kalkar. Bu durumda o canlının nesli, tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalır.

Biyoçeşitliliğin bir diğer avantajı da çevre ile ilgilidir. Biyoçeşitlilik açısından zengin olan yerlerde bitki örtüsü çok fazladır. Dolayısıyla biyoçeşitlilik, hava kirliliğinin giderilmesine sağladığı katkı ile atmosferde oluşan sera etkisi ve ozon tabakası tahribatını azaltarak küresel ısınmayı engellemektedir.

Yağmur ormanları ekosisteminde biyoçeşitlilik çok fazladır. Bu ekosistemde; birçok maymun türü, ağaç-
kakan, tukan gibi çeşitli kuş türleri ve kırmızı gözlü kurbağa gibi kurbağa türlerinin yanı sıra çok çeşitli bitki türleri bulunmaktadır. Çöl ve kutup ekosistemlerinde ise canlı türü sayısı daha az olduğu için biyoçeşitlilik de daha az olacaktır.

Biyoçeşitliliği etkileyen en temel faktörlerin başında, yağış gelmektedir. Bir bölge ne kadar çok yağış alırsa ekosistemin bitki örtüsü o oranda zenginleşir.

Ülkemiz, bulunduğu coğrafi konumdan dolayı zengin bir bitki örtüsüne sahiptir. Buğday, ayçiçeği, şeker pancarı, mısır, zeytin, üzüm, incir, pamuk, baklagiller, turunçgiller, çay, fındık, yer fıstığı, meyve ve sebze gibi tarım ürünleri ülkemizde yetişmektedir. Bunun yanı sıra ormanlarımızda çok çeşitli hayvanlar barınmaktadır. Sulak alanlar da çok çeşitli kuş türlerine ev sahipliği yapmaktadır.

Nesli Tükenen ve Tükenme Tehlikesiyle Karşı Karşıya Olan Canlılar

Sanayinin hızlı gelişmesi, canlılara zararlı maddelerin kontrolsüz olarak doğaya bırakılması, bilinçsiz avlanma gibi nedenlerle türlerin yok olma hızı daha da artmıştır.

Tazmanya kaplanı, dinozor, mamut, dodo, quagga, moa kuşu ve hazar kaplanı gibi canlılar, Dünya üzerinde nesilleri tükenen canlılardır. Aynı şekilde, Anadolu panteri, anadolu parsı, anadolu aslanı ve çizgili sırtlan gibi canlılar da Anadolu’da yaşamış, nesli tükenmiş hayvanlardır.

Kutup ayıları, büyük pandalar, Javan gergedanı ve Meksika yunusu nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan canlılardan sadece birkaçıdır.

Ülkemizde de bazı canlıların nesli, tükenme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Kelaynak, deniz kaplumbağası, alageyik, Akdeniz foku ve telli turna nesli tükenme tehlikesi olan başlıca hayvanlardır. Doğal zenginliğimiz olan canlıların nesillerinin tükenmemesi için gayret göstermeliyiz. Bu konuda duyarlı olmalıyız.

Ülkemizde kardelen çiçeği, göl soğanı ve salep yapımında kullanılan orkide gibi bitkiler, ekonomik değeri yüzünden bilinçsizce toplanmaktadır.

Caretta carettaların ülkemizde de Muğla, Fethiye’de yumurtlama alanları vardır. Aynı şekilde, Dünya Doğayı Koruma Vakfı [World Wildlife Fund (WWF)], Dünya’da nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan canlıları koruma altına almıştır.

Biyoçeşitliliği Tehdit Eden Unsurlar

Biyolojik çeşitliliği tehdit eden birçok faktör vardır. Bu faktörlerin türler üzerindeki etkisi ayrı ayrı olduğu gibi bazen birkaç faktör birlikte tür sayısını olumsuz etkilemektedir. Bu faktörler şunlardır:

Aşırı nüfus artışı ve kentleşme
Çevre kirliliği
Ev ve sanayi atıkları
Erozyon
Tarımda zirai ilaçların kullanılması
Doğal yaşam alanlarının tahrip edilmesi
Doğal kaynakların aşırı kullanımı
Sulak alanların kurutulması
Aşırı avlanma
Çayır, mera ve otlak alanların aşırı otlatılması
Bitkilerin aşırı toplanması
Küresel ısınma
Doğal afetler
Orman yangınları
GDO (Genetiği değiştirilmiş organizmalar)

İnsan ve Çevre İlişkisi

İnsan, biyolojik çevresi ile sürekli etkileşim hâlinde olan bir canlıdır. İnsanın beslenmesi, sağlıklı şekilde solunum yapabilmesi, kısacası yaşaması için doğal çevrenin belirli şartları taşıması gerekir.

İnsan İçin Çevrenin Önemi

İnsanların biyolojik bir çevrede, sağlıklı bir şekilde yaşaması için o çevrenin bazı özelliklerinin olması gerekir. Sağlıklı bir yaşam için gerekli en önemli şartlardan biri, çevremizde temiz su kaynaklarının olmasıdır.

İnsanlar yaşamları için gerekli suyu, doğal kaynaklardan elde ederler. Dünya yüzeyinde bol miktarda su olmasına rağmen bu suyun büyük bir bölümü tuzlu su olduğu için kullanılamamaktadır.

Dünya yüzeyinde tatlısu kaynakları, çok düşük bir orandadır. Bu kaynaklar da bilinçsiz su tüketimi ve kirlilik etkisi ile giderek azalmaktadır. Su kirliliği, canlı yaşamını doğrudan olumsuz etkileyen bir durumdur.

Tükettiğimiz besinlerin bir kısmını topraktan elde ederiz. Çevre kirliliği toprağın yapısını bozmakta; bunun yanı sıra kirliliğe yol açan zehirli atıklar, besinler yoluyla insan vücuduna geçmektedir.

Soluduğumuz havanın içerisinde yeteri kadar oksijen bulunmalı, zehirli gazlar olmamalıdır. Soluduğumuz havanın kirli olması, vücudumuza zarar vermektedir.

Çevre Sorunlarımız

Çevre Kirliliği:

İnsanların yaşamları süresince ürettikleri atıklar çevremizi kirletmektedir. Birçok atığımızı geri dönüşüm yoluyla tekrar kullanıma hazır hâle getirebiliriz. Toplum olarak atıkların zararı ve geri dönüşümün önemi konusunda daha bilinçli olursak çevre kirliliğini önleyebiliriz.

Orman Yangınları:

Orman yangınları ile sadece oksijen kaynaklarımız azalmıyor, o ormanda yaşayan binlerce canlı ve yaşam alanı da yok oluyor. Yapılan araştırmalar, orman yangınlarının en önemli nedeninin dikkatsizlik ve duyarsızlık olduğunu göstermektedir.  Ormanlar, biyoçeşitliliğin en çok olduğu yaşam alanlarıdır. Burada meydana gelen bir sorundan birçok canlı olumsuz etkilenmektedir. Bütün canlılar için büyük bir öneme sahip olan ormanlarımızı koruyamadığımız takdirde, gelecekte çok büyük çevre sorunlarımız olacaktır.

Plansız Yerleşim ve Ağaç Kesimi:

Plansız yerleşmeyle verimli tarım arazilerine ve orman alanlarına şehirler inşa edilmektedir. Orman alanlarında yapılan bilinçsiz ve kaçak kesimler, daha sonraları özellikle eğimli arazilerde toprağın aşınarak yok olmasına neden olmaktadır.

Bilinçsiz Avlanma ve Toplama: 

Bilinçsizce yapılan bu avlanma ile ülkemizde bazı balık türleri yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Aynı şekilde, kardelen, orkide, safran gibi bitkiler ekonomik değerinden dolayı toplanmaktadır. Bilinçsiz avlanma ve toplama, bu canlıların nesillerinin yok olmasına; bu durum da bu canlılardan sağladığımız faydaların ortadan kalkmasına neden olacaktır.

Yıkıcı Doğa Olayları

Deprem :

Yer kabuğunun yapısında oluşan sarsıntılara deprem (zelzele) denir. Peki, deprem nasıl oluşur? Yer kabuğu, kayaçlardan meydana gelir. Yer kabuğunda oluşan arazi kırığına fay, fayın başladığı ve bittiği noktalar arasındaki mesafeye fay hattı denir. Fay hattında, birçok fay bulunur. Fay hattı geçen
deprem oluşma ihtimalinin yüksek olduğu bölgeye deprem bölgesi denir.

Bazen büyük bir depremden önce küçük sarsıntılar olur. Bu küçük sarsıntılara öncü depremler denmektedir. Büyük bir depremin ardından oluşan küçük depremler de artçı depremler olarak isimlendirilir. Büyük depremin oluş anına göre artçı depremlerin şiddetinde ve sayısında azalma görülür. Deprem sırasında açığa çıkan enerjinin ölçüsüne, depremin büyüklüğü denir. Depremde açığa çıkan enerjinin doğrudan doğruya ölçülme olanağı yoktur. Prof. Charles Francis Richter (Çars Françis Riçter) tarafından 1930 yılında bulunan bir yöntemle depremlerin bir ölçüsü olan “Richter ölçeği” geliştirilmiştir. Depremin büyüklüğünü sismograf adı verilen cihazla ölçeriz.

Yer yüzeyinden herhangi bir derinlikte olan depremin, yeryüzündeki bir noktada oluşturdu-
ğu yıkım, panik, korku gibi etkilerine depremin şiddeti denir.

Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yeryüzünde ve yer içinde ne şekilde yayıldığını, bununla ilgili ölçü aletlerini ve yöntemleri, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili diğer konuları inceleyen bilim dalına sismoloji (deprem bilimi) denir. Bu bilimle uğraşan bilim insanları ise sismolog (deprem bilimci) olarak adlandırılır. Deprem bilimciler, araştırmalar sonucunda, bir bölgenin hangi ölçüde deprem bölgesi olduğunu tespit ederek deprem haritaları oluşturmaktadırlar.

Volkanik Patlamalar:

Üzerinde yaşadığımız yer kabuğunun altında, magma adı verilen yüksek sıcaklığa sahip bir tabaka yer almaktadır. Magmada bulunan maddeler yüksek sıcaklığın etkisi ile eriyerek yarı akışkan hâle
gelir. Yarı akışkan bu maddeye lav denir.

Çeşitli nedenlerle yerin altındaki lav yeryüzüne çıkmakta; bunun sonucu olarak da etrafındaki her şeyi yakmaktadır. Lavın yeryüzüne çıktığı yere volkan denir. Eğer volkanlar bir dağdan etrafa yayılıyorsa bu dağa, yanardağ denir. Volkanlar bazen denizin derinliklerinde meydana gelir. Deniz dibindeki volkanların püskürttükleri lavlar, zamanla deniz dibinde birikerek volkanik adalara dönüşebilir.

Seller:

Bir bölgede toprağı ya da yaşam alanlarını belirli bir süre için tamamen veya kısmen su altında bırakan; ani, büyük ve düzensiz su akıntılarına sel denir. Deniz, göl ve akarsu gibi su kitleleri bazen çok aşırı miktarda suyla karşılaşır. Bunun sonucu olarak taşarak yatağından çıkar ve sel adı verilen doğal felakete yol açar.

Heyelanlar:

Eğimli arazide belirli bir kütledeki toprak tabakasının, aşırı yağışlar nedeniyle zemininin kayması ile birlikte yer değiştirmesine heyelan (toprak kayması) denir. Heyelan sonucu dağ yamaçlarındaki yollar, yamacın alt tarafında ya da yamaçlarda kurulan yerleşim yerleri zarar görür. Bu nedenle heyelan tehlikesi olan yerlere yol yapılmamalı, yerleşim yeri kurulmamalıdır.

Kasırgalar:

Rüzgâr, yüksek basınç alanındaki havanın alçak basınç alanına doğru akmasıyla oluşur. Yel adı verilen şiddeti çok düşük rüzgârlar oluştuğu gibi, fırtına adının verildiği çok daha şiddetli rüzgârlar da oluşabilmektedir. Kasırga (tayfun) gibi şiddetli rüzgârlar ağaçları kökünden söküp devirebilmekte, evlerin çatılarını uçurabilmektedir. Dar bir alandaki ani basınç değişikliğiyle meydana gelen hortumlar, girdap şeklindeki çok şiddetli rüzgarlardır. Hortum olayı genellikle tropikal bölgelerde görülür.

Kasırgalara karşı alınabilecek önlemler, kasırganın şiddetine göre değişmektedir. Yaşadığımız yerdeki, kasırga esnasında saklanabileceğimiz yer altı sığınakları, küçük kasırgalardan korunmamızı sağlayabilir.

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

BİR YORUM YAZIN

Soru: 52 + 4 kaçtır?


Basari Sıralamaları