7. Sınıf Türkçe Ders Kitabı Cevapları Sayfa 122-123-124-125
Sizler için hazırladığımız 7. Sınıf Türkçe Ders Kitabı Cevapları Tema 4 Sayfa 122, 123, 124 ve 125 soruları ve cevapları aşağıdaki gibidir. aşağıdadır. Siz değerli velilerimiz ve öğrencilerimiz aşağıdan cevaplara ulaşabilirsiniz. Diğer sayfa cevapları için aşağıda bulunan kırmızı butona tıklayarak ulaşabilirsiniz. Başarısıralamaları ailesi olarak öğrencilerimize başarılar dileriz.
7. Sınıf Türkçe MEB Yayınları Ders Kitabı Sayfa 122 Soru ve Cevapları
2. Etkinlik
Aşağıdaki soruları okuduğunuz metinden hareketle cevaplayınız.
1. Hikâyenin kahramanı kimdir? Nasıl bir yerde yaşamaktadır?
Cevap:
Hikayenin kahramanı Hasan Güleryüz’dür. Serin, tatlı, yumuşak bir havası ve doğal güzellikleri olan bir yerde yaşamaktadır.
2. Hasan, hafta sonlarını nasıl değerlendiriyor? Anlatınız.
Cevap:
Derslerini hazırlayarak, ödevlerini yaparak, okul bahçesinde top oynayarak, Buca’da arkadaşlarıyla gezerek değerlendiriyor.
3. Hasan, hangi olayla geçmişini hatırlamıştır?
Cevap:
Tren rayında ısınmış parayı eline aldığında geçmişini hatırlamıştır.
4. Hasan’ın altı yaşındayken bir liraya ulaşma şeklini doğru bulup bulmadığınızı nedenleri ile anlatınız.
Cevap:
Doğru değildir. Kim olursa olsun insanların mallarını, parasını izinsiz almak doğru bir davranış değildir.
5. Hasan’a geçmişini hatırlatan olaya benzer bir olayı yaşasaydınız nasıl davranırdınız?
Cevap:
Bu soruyu siz cevaplayabilirsiniz.
6. Sizce Hasan, şekerci dükkanında farklı olarak ne/neler yaşayabilirdi?
Cevap:
Şekerciden şeker alabilirdi. Eve geldiğinde babasının da şeker aldığını görünce yaptığından daha da utanabilirdi.
7. Hasan’ın geçmişte yaşadığı olaydan aldığı ders onun hayatını nasıl etkilemiş olabilir?
Cevap:
Hasan hayatını dürüst ve güvenilir bir insan olarak geçirmiş olabilir.
3.Etkinlik
a) Okuduğunuz metinden alınan farklı yazı karakterleri ile yazılmış bölümleri okuyunuz.
Eğildim, lirayı aldım. Öyle sıcaktı ki… Güneş, parayı kaynatmıştı sanki. Bu sıcaklık, parmaklarımdan her yerime yayıldı. Gülümser gibi oldum. Çocuklar koymuş olacaklardı bu parayı. Biz de yapardık böyle, trenin tekerlekleri büyütürdü parayı çünkü.
Yürüdüm. Adımlarımı atıyordum ama içim değişmişti. Çevremdeki çiçekleri, yeşilliği görmüyordum artık. Hem yürüyor hem de küçük kentimde yaşıyordum. Bir gün, böyle kızgın bir liranın coşkusunu yaşamıştım.
Altı yaşımdaydım. İlkokula başlamamıştım daha. Evimiz iki katlıydı. Annemlerin yatak odası, ikinci katın birinci odasıydı. Ben, aşağıdaki küçük odada yatardım.
Sanıyorum güz mevsimiydi. Hava bulutluydu. Bir akşamüstü evde yalnızdım. Annemle babam bir yere gitmişlerdi.
b) Okuduğunuz bölümlerde önemli noktaların nasıl vurgulandığını, bunların metne katkılarının neler olduğunu yazınız.
Cevap:
Metindeki önemli noktalar, renklendirilerek ve italik yazılarak vurgulanmıştır. Bunlar metinde anlatılanlara dikkat çekmiştir.
7. Sınıf Türkçe MEB Yayınları Ders Kitabı Sayfa 123 Soru ve Cevapları
4.Etkinlik
“Kızgın Bir Lira” metnindeki sorunu, sorunun nedenlerini ve çözüm önerilerinizi belirleyerek yazınız.
Cevap:
Sorunun Nedenleri
Çocuğu şeker almak istemesi fakat parasının olmaması.
Çocuğun babası da olsa sahibinden izinsiz para alma durumunun kötü bir davranış olduğunu yeterince anlamaması.
Çözüm Önerilerim
Çocuğa, sahibinden izinsiz para almanın kötü sonuçlarını anlatmak.
5.Etkinlik
“Kızgın Bir Lira” metnini kronolojik sıra ve mantık akışı içinde özetleyiniz.
Cevap:
Giriş:
Hasan Güleryüz, Buca’da parasız yatılı okuyan bir gençtir. Bir hafta sonu gezinti için tren yoluna gitmiştir. Burada rayların üzerinde bir lira görür.
Gelişme:
Gördüğü bir lira onu çocukluğunda yaşadığı bir olayı hatırlatmıştır. Hasan küçük bir çocukken babasından habersiz cebinden para alarak şeker almak için şekerci dükkanına gitmiştir. Şekercinin onunla ilgilenmesi beklerken elindeki para şeker tenceresine düşmüştür. Şekerci parayı çıkarıp tekrar Hasan’a vermiştir. Paranın sıcaklığıyla yanlış bir şey yaptığını düşünüp eve geri dönmüştür. Eve geldiğinde babasının ona şeker aldığını görmüştür. Babası elindeki parayı görünce annesi çocuğu suçlu duruma düşürmemek için bir bahane bulmuştur.
Sonuç:
Hasan bu olaydan sonra haber vermeden kimseden para almamıştır. Tren rayında bulduğu parayı da oradaki çocuklara geri vermiştir.
7. Sınıf Türkçe MEB Yayınları Ders Kitabı Sayfa 124 Soru ve Cevapları
6. Etkinlik
Küçükken sizi etkileyen, davranışlarınıza yön veren, unutamadığınız güzel bir anınızı arkadaşlarınıza anlatınız.
Cevap:
Yaşadığınız olaya göre bu etkinliği siz yapabilirsiniz.
7. Etkinlik
Okuduğunuz metinden basit ve türemiş fiillerin kullanıldığı cümleleri bularak örneklerdeki gibi aşağıya yazınız.
Cevap:
İnce pardösümü almamıştım. (basit)
Terlemiyordum. (türemiş)
Bir kez daha baktım liraya… (basit)
…sonra çevremi gözden geçirdim. (türemiş)
Tam karşısında durdum bir liranın. (basit)
Güneş, parayı kaynatmıştı sanki. (türemiş)
8. Etkinlik
a) Erdemlerle ilgili aşağıdaki kavram haritasını doldurunuz.
Cevap:
ERDEMLER
– Yardımseverlik
– Misafirperverlik
– Dürüstlük
– Güvenilirlik
– Alçakgönüllülük
– Merhamet
7. Sınıf Türkçe MEB Yayınları Ders Kitabı Sayfa 125 Soru ve Cevapları
b) Oluşturduğunuz kavram haritasından yararlanarak düşüncelerinizi anlatan bilgilendirici bir metin yazınız. Yazınızda anlatım biçimlerinden yararlanınız.
Cevap:
Kültürümüzde Misafirperverliğin Önemli
Kendi yaşadığı ev dışında birinin evine ya da bir yere, kısa bir süre kalmak, vakit geçirmek, ziyarette bulunmak için gelen kişiye misafir veya konuk denir.
Misafirperverlik ya da konukseverlik, kendisine misafir gelmesinden hoşlanmak, misafire iyi davranmak, iyi ağırlamak, önemsemek, değer vermektir.
Türk kültüründe misafirperverlik, erdem dolu bir davranış ve ibadet olarak kabul edilir. Misafire seven, ona değer veren, fedakarlık yapıp ikramlarda bulunan kişi kültürümüzde şerefli bir davranış olarak kabul görür.
Kültürümüzde misafirin tanıdık olup olmaması, hangi inanca sahip olduğu, hangi milletten olduğu önemli değildir. Kapıya gelen her kişinin Allah tarafından gönderildiği kabul edilir ve misafire bu bilinçle davranılır.
Misafirperverlik kültürümüzde o kadar önemlidir ki, evlerin en güzel odaları misafirler için ayrılır. Misafirlere özel tabaklar, çanaklar, kaşık ve çatallar ayrı bir yerde tutulur ve ev halkı tarafından kullanılmaz. Eğer misafir geleceği biliniyorsa özel yiyecekler ve ikramlar hazırlanır. Yatılı misafirler için ayrıca yatak, döşek, yorgan gibi eşyalar yine ayrı bir yerde temiz bir şekilde kullanılır, ev halkı tarafından kullanılmaz.
Misafire sorulan ilk soru “Aç mısın?” olur. İkram ve hizmette kusur edilmez. Ev sahibi ne kadar yoksul olursa olsun, konu komşu, eş dost, akrabalara gidilerek bir şekilde ikramlıklar bulunur, misafirlere verilir.
Misafire bereket gözü ile bakılır, ne kadar mutsuz olunursa olunsun, misafire karşı hep güler yüzlü davranılır. Güzel şeylerden konuşulur. Nezaket kurallarına uyulur. Misafirin gönlünün hoş olması için ayrıca çaba gösterilir.
Evlerimizdeki misafir havlusu, misafir terliği gibi ayrıca sınıflandırılmış eşyalar, kültürümüzdeki misafire verilen önemin bir göstergesidir.
Gelecek Derse Hazırlık
Masallarda kullanılan tekerlemeleri araştırarak bulduğunuz örnekleri defterinize not alınız.
Cevap:
Evvel zaman iken, deve tellal iken, saksağan berber iken… Ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken. İp koptu, beşik devrildi. Anam kaptı maşayı, babam kaptı meşeyi, döndürdüler dört köşeyi. Dar attım kendimi dışarı… Kaç kaçmaz mısın… Vardım bir pazara. Bir at aldım dorudur diye. Bineyim dedim, at bir tekme salladı bana geri dur diye… Padişahın topları ateşe başladı. Topladım gülleleri cebime koydum darıdır diye. Tozu dumana kattım, Edirne’ye yettim. Selimiye minarelerini belime soktum borudur diye. Yakaladılar beni tımarhaneye attılar delidir diye. Babamdan haber geldi, onun eski huyudur diye. Bereket inandılar, tutup beni saldılar. Neyse uzatmayalım, masala başlayalım…
* * *
Bir varmış, bir yokmuş. Zaman zaman içinde, kalbur saman içinde. Deve tellal iken, horoz imam iken, manda berber iken, annem kaşıkta, babam beşikte iken… Ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, babam düştü beşikten, alnını yardı eşikten… Annem kaptı maşayı, babam kaptı küreği, gösterdiler bana kapı arkasındaki köşeyi… O öfke ile Tophane minaresini cebime sokmayayım mı borudur diye… O öfke ile Tophane güllesini cebime doldurmayayım mı darıdır diye… Orada buldum iki çifte bir kayık. Çek kayıkçı Eyüb’e…
Eyüb’ün kızları haşarı… Bir tokat vurdular enseme, gözlerim fırladı dışarı… Orada gördüm bir kız… Adı Emine, gittim yanına… Bir tarafı tozluk dumanlık, bir tarafı çayırlık çimenlik, bir tarafı sazlık samanlık… Bir tarafta boyacılar boya boyuyor renk ile… Bir tarafta demirciler demir dövüyor denk ile… Bir tarafta Mehmet Ali Paşa cenk ediyor şevk ile… Anan yahşi, baban yahşi, kurtuldum ellerinden… vardım masal iline.(Naki TEZEL’den)
* * *
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, cinler top oynarken eski hamam içinde… Ben deyim şu ağaçtan, siz deyin şu yamaçtan, uçtu uçtu bir kuş uçtu; kuş uçmadı, Gümüş uçtu. Gümüş uçmadı, Memiş uçtu. Uçar mı, uçmaz mı demeye kalmadı; anam düştü eşikten, babam düştü beşikten… Biri kaptı maşayı, biri aldı meşeyi; dolandım durdum dört köşeyi…
Vay ne köşe bu köşe! Dil dolanmadan ağız varmaz bu işe; bu köşe yaz köşesi, şu köşe kış köşesi, şu köşe güz köşesi, diye iki tekerleyip üç yuvarlarken aşağıdan sökün etmez mi Maraş paşası!.. Hemen bir sarıya bir fare deliği bulup, attım kendimi dışarı; gelgelelim şu mahallenin yumurcakları haşarı mı haşarı; bir fiske vurdular enseme, gözlerim fırladı dışarı!..
Az gittim uz gittim… Dere tepe düz gittim. Çayır çimen geçerek, lale sümbül biçerek; soğuk sular içerek, altı ayla bir güz gittim. Bir de dönüp ardıma baktım ki, ne göreyim, gide gide bir arpa boyu yol gitmişim!..
Vay başıma, hay başıma; bu yol bitecek gibi tükenecek gibi değil, ya bir devlet kuşu konsa başıma, ya da alsa beni kanadına kaşına, demeye kalmadı bir de gördüm ki, ne göreyim? Adıyla sanıyla, yeşiliyle alıyla, Zümrüdüanka dedikleri değil mi? Kafdağı’nın üstünden süzüm süzüm süzülüp geliyor. Bakın hele! Yüzü insan, gözü ahu. Ne maval, ne martaval. İşitilmedik bir masal!..
* * *
Zaman zaman içinde, kalbur saman içinde… Bu sözün önü var, arkası yok; gömleğimin yeni var yakası yok… Sabır da bir huydur, suyu var tası yok. De gel sabreyle sabreyle… İyi ama susuzla sabırsız ne yapar? Ya bir kuyu kazar, ya dolaşır çarşı pazar; ben de aç karın, yüksek nalın çıktım pazara, Mevlam uğratmasın iftiraya nazara…
Bir kaz aldım karıdan, boynu uzun borudan! Kendisi akça pakça, eti kemiğinden pekçe, ne kazan kaldı ne kepçe! Kırk gündür kaynatırım kaynamaz.