Çanakkale Zaferi Şiirleri

Karatay

Çanakkale, tarihimizin en destansı mücadelelerinden birine sahne olmuş, milletimizin kahramanlık, fedakârlık ve vatan sevgisinin en yüce örneklerini sergilediği kutsal bir topraktır. 1915’te, “Çanakkale Geçilmez” sözünü tarihe altın harflerle yazdıran Mehmetçik, sadece silah gücüyle değil, inancıyla, cesaretiyle ve dayanışmasıyla destan yazmıştır.

Bu şiirler, o kahramanların anısını yaşatmak, Çanakkale ruhunu yeniden hissettirmek ve gelecek nesillere bu büyük mücadelenin önemini aktarmak için kaleme alınmıştır. Her bir mısra, o günlerin hüznünü, gururunu ve vatan sevgisini yüreğimizde yeniden canlandırmaktadır. Çanakkale’nin kahraman şehitlerine bir selam, tarihimize bir saygı duruşu niteliğinde olan bu şiirleri okurken, bu aziz topraklar için verilen büyük mücadeleyi bir kez daha derinden hissedeceksiniz.

İÇİNDEKİLER

Bir Yolcuya

Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir!

Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,
Gördüğün bu tümsek, Anadolu’nda,
İstiklâl uğrunda, namus yolunda,
Can veren Mehmed’in yattığı yerdir!

Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed’in düşmanı boğduğu sele,
Mübarek kanını kattığı yerdir!

Düşün ki, haşrolan kan, kemik, etin,
Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin,
Bir harbin sonunda bütün milletin,
Hürriyet zevkini tattığı yerdir!

Necmettin Halil Onan

Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor!

Destanını yapmış, kasideye kanmış!
Bir el ki; uzansa, onu dalından almış,
Bir yürek ki; onun uğruna yanmış!
Bir bayrak rüzgâr bekliyor!

Destanını yapmış, kasideye kanmış!
Bir bayrak dalgalanmak için,
Bir ülke kan ağlamak için,
Rüzgâr bekliyor!

Burada toprak, bir devrin son safhasını yaşıyor,
Burada deniz, bir milletin gözyaşını taşıyor.
Burası, çığlığı kopmuş bir vatan parçası,
Burası, bir bayrağın kanla çizilen haritası!

Ey rüzgâr!
Ne durursun esmede,
Dalgalansın bayrağım göklerde!

Arif Nihat Asya

Bu Vatan Kimin?

Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıra dağlar gibi duranlarındır,
Bir tarih boyunca onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir.

Tutuşup, kül olan ocaklarından,
Şahlanıp, kan akan ırmaklarından,
Hudutlarda gaza bayraklarından
Alnına ışıklar vuranlarındır.

Ardına bakmadan yollara düşen,
Şimşek gibi çakan, sel gibi coşan,
Huduttan hududa yol bulup koşan
Cepheden cepheyi soranlarındır.

İleri atılıp sellercesine,
Göğsünden vurulup tam ercesine,
Bir gül bahçesine girercesine
Şu kara toprağa girenlerindir.

Tarihin dilinden düşmez bu destan,
Nehirler gazidir, dağlar kahraman,
Her taşı bir yakut olan bu vatan
Can verme sırrına erenlerindir.

Gökyay’ım ne desen boş, değil mi sözün?
Bu vatan, kanımız, canımız bizim!
Dünyaya bıraktık Türk’ün izini,
Bu vatan, Türk milleti, Türklerindir!

Orhan Şaik Gökyay

Çanakkale Türküsü

Çanakkale içinde vurdular beni,
Ölmeden mezara koydular beni.

Ah! Çanakkale içinde aynalı çarşı,
Ana ben gidiyorum düşmana karşı.

Çanakkale içinde bir uzun selvi,
Kimimiz nişanlı, kimimiz evli.

Ah! Çanakkale içinde aynalı çarşı,
Ana ben gidiyorum düşmana karşı.

Çanakkale üstünü duman bürüdü,
On üçüncü fırka harbe yürüdü.

Ah! Çanakkale içinde aynalı çarşı,
Ana ben gidiyorum düşmana karşı.

Anonim

Çanakkale Şehitlerine

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya,
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya!

Ne hayasızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerede -gösterdiği vahşetle “Bu: bir Avrupalı!”
Dedirir- yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş açılıp mahbesi, yahut kafesi!

Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvam-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, tufan gibi, mahşer mi, hakikat mahşer!
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Ostralya’yla beraber bakıyorsun: Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk,
Sade bir hadise var ortada: vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela…
Hani, tauna da zuldür bu rezil istila!

Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcud ise hakkıyla sefil!
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına,
Döktü karnındaki esrarı bütün safhasına.

Maske yırtılmasa hâlâ bize affetti o yüz…
Medeniyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle me’mur ki, hişyar bulmak ihtimal!

Kaçın! Kürsî-i zulüm salta natır gayet azîm:
Ebedî devleti bir rü’yeti tekzip edelim.
Sen misin, ey gidi faziletli hakanlar mirası,
O beşer gibi mi, hâlâ çıyanlar yuvası?

Sen ki a’sâra gömülsen taşacaksın… Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât.
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber!

Mehmet Akif Ersoy

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

BİR YORUM YAZIN

Soru: 80 + 2 kaçtır?


Basari Sıralamaları