Divan Edebiyatı Konu Anlatımı

Karatay

Divan Edebiyatı Konu Anlatımı,Divan Edebiyatı Nedir, Divan Edebiyatı tyt, Divan Edebiyatı ayt, Divan Edebiyatı ile ilgili örnek, Arkadaşlar bu yazımızda sizlere Divan Edebiyatı hakkında bilgiler vereceğiz. Merak ettiğiniz bir çok sorunun cevabını yazımızı okuyarak bulabilirsiniz.

Divan Edebiyatı

Divan edebiyatı, Türklerin İslamiyet’i kabulünden sonra mey-dana gelen yazılı edebiyattır. Arap ve Fars edebiyatı etkisi altında gelişmiştir. Bu etki, Arapça ve Farsça sözcüklerin Türkçeye girmesinin yanı sıra, bu dillerin anlatım biçimlerinin benimsenmesiyle de kendini gösterir. Bu edebiyata Divan edebiyatı denmesinin sebebi, şairlerin şiirlerini divan denen el yazması kitaplarda toplamış olmalarıdır.

Şiirde aruz ölçüsü kullanılmıştır.
Tüm şairlerin kullandığı,mazmunlar (kişileşmiş,kalıplaşmış sözler) kullanılır.
Dil süslü ve sanatlıdır. Arapça ve Farsça kelime ve tamamlamalara sıkça yer verilir.
Şiirde konu bütünlüğü aranmaz. Beyit bütünlüğü esastır. Her beyit ayrı bir konuyu işler.
Anlamdan çok söyleyiş önemlidir. Ne söylediği değil nasıl söylediği önemlidir.
Kafiye göz içindir. Genellikle zengin kafiye kullanılmıştır.
Şiire başlık konmaz. Her şiir redif veya türünün adı ile anılır.
İnsanın iç dünyasına yönelik soyut ve kitabi edebiyattır.
Özgün değil taklitçidir.(Arap ve Farsça edebiyat etkisindedir.
Nazım birimi olarak gazel,kaside,Rubai gibi Arap ve Fars edebiyatından alınan nazım şekilleri kullanıldığı gibi tuyuğ ve şarkı gibi divan edebiyatının Türklerin kazandırdığı nazım şekilleri de kullanılmıştır.

Divan Şiiri

Divan edebiyatında nazım yani şiir çok daha ağır basar. Bu şiirler ise kalıplaşmış düşünce ve hikayeler içerin mazmunlar etrafında şekillenmiştir. Divan şiirine bakıldığında bu ortak kalıpların dışına pek çıkılmadığı görülür. En çok kullanılan mazmunların başında ise “Aşk-Aşık-Maşuk” yer almaktadır.

Divan şiiri, ilk örneklerini 13. yüzyılda vermeye başlamış; 19. yüzyılda ise etkisini yitirmiştir. Divan şiirinin ilk şairi Hoca Dehhani’dir.
Sanat için sanat anlayışı benimsenmiştir.
Aruz ölçüsü kullanılmıştır.
Nazım birimi olarak beyit kullanılmıştır; ancak tuyuğ, şarkı ve rubailerde dörtlük kullanılır.
Daha çok tam ve zengin kafiye kullanılmıştır.
Arapça, Farsça kelime ve tamlamalarla dolu, süslü, özentili, ağır bir dil kullanılmıştır. Divan şairlerinin ustalığı, belirli kurallara uyarak benzetmeler yapmak, sanatlı söyleyişler ortaya koymak, mazmunları yerinde kullanmak ve bu şartlar içinde etkili bir söyleyiş güzelliğine ulaşmaktadır.
Konuya değil konunun işleniş biçimine önem verildiğinden aynı konu değişik dönemlerde birçok şair tarafından işlenmiştir. Bu yüzden Leyla vü Mecnun, Yusuf u Züleyha adını taşıyan birkaç eser vardır.
Divan şiirinde Arap ve Fars edebiyatlarından alınan belli semboller vardır. Mazmun adı verilen bu semboller hiç değiştirilmeden kullanılır. Gül deyince sevgili, bülbül deyince aşığın anlaşılması gibi. Bunlar dışında Türklerin oluşturduğu semboller de vardır.
Şiirde bütün güzelliğine değil parça güzelliğine değer verilir. Hatta çoğu şair “Mısra-i berceste” adı verilen en güzel dizeyi oluşturmaya çabalar.
Divan şiirinde toplumsal konulara hemen hiç yer verilmemiş, sanat bireysel bir çaba olarak algılanmıştır.
Divan şiirinde gerçek hayat ya da insan, olduğu gibi değil idealize edilerek anlatılır. Şiirin anlaşılması için sözcüklerin ötesindeki anlamlara dikkat edilmelidir.
Gazel, kaside, mesnevi, rubai gibi ortak nazım şekilleri kullanılır.
Daha çok aşk, ayrılık, hasret, ölüm, doğa sevgisi gibi kişisel konulara değer verilir.
Temelinde din olan Allah aşkını, Peygamber sevgisini anlatan Divan şiirleri Tasavvuf edebiyatı adıyla incelenir.
Kuralcı ve kalıpçı bir şiirdir. Konudan çok konunun işleniş biçimi önemlidir.

Divan Şiiri Nazım Biçimleri

Divan Şiiri nazım biçimleri  3’e ayrılır. Bunlar;

  1. Nazım birimi beyit olanlar,
  2. Nazım birimi dörtlük olanlar
  3. Nazım birimi bent olanlar.

1. Nazım Birimi Beyit Olanlar

Gazel

Divan şiirinin en yaygın nazım biçimidir.
Beyit sayısı 5-15 arasındadır. Beyit sayısı 15’i geçen gazellere gazel-i mutavvel denir. Ahmedi ve Nesimi’nin uzun gazelleri vardır.
Gazelin ilk beyti kendi arasında kafiyeli olur, buna musarra ya da mukaffa beyit denir.
İlk beytine matla, son beytine makta denir.
Matladan sonra gelen beyte hüsn-i matla, maktadan önce gelen beyte hüsn-i makta denir.
Şairlerin şiirlerde kullandıkları takma ada mahlas denir.
Gazelin en güzel beytine şah beyit ya da beytü’l gazel denir.

Yek-ahenk gazel, beyitleri arasında konu bütünlüğü olan gazellerdir.
Yek-avaz gazel, bütün beyitleri aynı güzellikte olan gazellerdir.
Musammat gazel, dize ortalarında iç kafiye bulunan gazellerdir.
Müşterek gazel, iki şairin birlikte yazdıkları gazellerdir.
Müraca’a gazel, dedim-dedi biçiminde yazılan gazellerdir.
Âşıkâne gazel, aşk konusunu işleyen gazellerdir. Aşkın verdiği acı ya da mutluluk anlatılır. Bu gazelin temsilcisi Fuzuli’dir.
Rindâne gazel;içkiyi, içki zevkini, hayata karşı umursamazlığı, yaşamaktan zevk almayı anlatan gazellerdir. Rindane gazelin en başarılı şairi Baki’dir.
Şuhâne gazel,kadını ve aşkı konu alan, zarif ve çapkın bir anlatımla söylenmiş gazellerdir. Nedim şuhane gazelleriyle tanınır, bu tür gazellere Nedimane tarz gazel de denir.
Hâkimane (hikemî) gazel, didaktik konuları işler. Ahlaki öğütler veren, özdeyiş niteliğindeki sözlerin ağır bastığı gazellerdir. Bu tarzda Nâbî ünlüdür, Nâbîyane gazel de denir.
Sofiyâne gazel, din ve tasavvuf konularını işleyen gazellerdir.

Kaside

Din ve devlet büyüklerini övmek veya yermek amacıyla yazılan şiirlerdir.
En az 15 en çok 99 beyitten oluşur. Ama genellikle 33 ile 99 beyit arasındadır.
İlk beyitteki mısralar kendi arasında, diğer beyitlerdeki mısraların birincisi serbest, ikincisi ise birinci beyitle uyaklıdır. (aa-ba-ca-da-ea-fa…)
Aruz ölçüsünün değişik kalıplarıyla yazılabilir.
Gazelde olduğu gibi ilk beyite matla, son beyte makta, şairin mahlasının geçtiği beyte tac beyit denir.
Kasidenin en güzel beyitine beytü’l-kasid denir.
Fahriye ve tegazzül dışında diğer bölümlerin olması zorunludur.
Kasidelerin özel bir adı yoktur. Kasideler, nesib bölümünde işlenen temaya,uyağın son harfine veya rediflere göre ayrılır.
Dize ortalarında kafiyeli olan kasidelere musammat kaside denir.
Kasidenin en ünlü şairleri: Nef’i, Baki, Fuzuli, Ahmet Paşa, Nedim…

Kasidenin bölümleri;

Girizgâh: Konuya giriş için bir veya birkaç beyitten oluşan geçiş bölümüdür. Bu bölüm, nesib bölümü ile asıl bölüm olan medhiye bölümünü birleştirir. Girizgâh bölümü, gelişi güzel söylenen bir böülüm değildir. Yeri getirilerek, uygun, nükteli bir sözle övgüye başlandığı belirtilir.

Medhiye: Allah’ın, Hz. Muhammed’in, padişahın veya önde gelen kişilerin övüldüğü, yüceltildiği en uzun bölümdür. Övülen kişinin kişisel nitelikleri dikkate alınmadan, çok abartılı olarak kalıplaşmış mazmun ve benzetmelerle yapılan bir övgüdür.

Tegazzül: Kasidenin ölçüsüne ve uyağına uygun yazılan, araya sıkıştırılan gazeldir. Şair gazel söyleyeceğini önceden belirtir.

Fahriye: Şairin kendisini övdüğü bölümdür. Şair abartılı olarak İran’ın ünlü şairleriyle kendi şairliğini karşılaştırır. Şiirinin ve şairliğinin onlardan üstün olduğunu söyler.

Dua: Kasidenin en son bölümüdür. Birkaç beyitten oluşur. Bu bölümde Allah’a, Peygamber’e, ülke büyüklerine iyi dileklerde bulunulur. Şairler dua bölümüne geçileceğini uygun bir şekilde belirtirler.

Konularına Göre Kasideler;

Medhiye bölümüne göre,
Tevhit, Allah’ın yüceliğini ve birliğini konu alan kasideler
Münacat, Allah’a yakarışta bulunan kasideler
Naat, Hz. Muhammet ve onun dört halifesini öven kasideler
Mersiye, ölüm konusunu işleyen kasideler
Hicviye, birini yermek için yazılan kasideler

Nesib-teşbib bölümüne göre,
Bahariye, baharı anlatan kasideler
Şitaiye, kış mevsimini anlatan kasideler
Hazaniye, sonbaharı anlatan kasideler
Temmuziye, yaz mevsimini anlatan kasideler
Sûriye, düğünleri anlatan kasideler
Nevruziye, nevruzu anlatan kasideler
Rahşiye, atların anlatıldığı ve övüldüğü kasideler
Dariye, devlet büyüklerinin yaptırdıkları köşkleri anlatan kasideler
Cülusiye, padişahın tahta çıkışını anlatan kasideler
Bayramiye, bayramları anlatan kasideler

Kıt’a

Kıt’a bir edebiyat terimi olarak genellikle iki veya iki beyitten uzun, matla ve mahlas beyti olmayan bir nazım biçiminin adıdır.

Genelde 2-12 beyitten oluşur. Beyit sayısı ikiden fazla olan kıt’alara kıt’a-ı kebir (büyük kıt’a) denir.
Matla beyti olmayan bir nazım şeklidir.
Kafiye düzeni xa, xa, xa, xa . . .
Mahlasız şiirlerdir.
Mısralar arasında anlam bütünlüğü bulunur.
Kıt’alarda her türlü konu işlenmiştir.

Müstezat

Gazelin özel bir biçimine denir. Uzun dizelere kısa bir dize eklenerek yazılır. Çoğunlukla aruzun mef’ulü/ mefailü/ mefailü/ feulün kalıbı kullanılarak yazılırlar. Her dizeden sonra bu kalıbın ilk ve son birimleri olan mef’ulü/ feulün kalıbına uygun bir kısa dize söylenir. Kısa dizelere “ziyade” adı verilir.

2. Nazım Birimi Dörtlük Olanlar

Rubai

Dört dizelik tek bentten oluşan bir nazım biçimidir.
Kendine özgü kalıpları vardır, her bir dizesi farklı bir kalıpla yazılabilir.
Az sözle derin anlamlar ifade eder.
Hayat felsefesi, dünya görüşü, tasavvuf, aşk , ölüm gibi konular işlenir.
Uyak düzeni aaxa biçimindedir.
İlk iki dize hazırlık niteliğinde olup, asıl söylenmek istenen son iki dizededir..
Genellikle mahlas kullanılmaz.

Tuyuğ

Türklerin divan edebiyatına kazandırdıkları nazım şeklidir. Uyak düzeni “aaxa” şeklindedir. Halk edebiyatında maninin, divan edebiyatında ise rubainin karşılığı olarak görülür. Rubai gibi tek dörtlükten oluşan tuyuğ, aruzun sadece “fâilâtün, fâilâtün, fâilün” kalıbıyla yazılır. Rubaide olduğu gibi düşünce ağırlıklı konular işlenir. Divan edebiyatında Kadı Burhaneddin bu türün en önemli şairidir.

Murabba

Türklerin divan edebiyatına kazandırdıkları nazım şeklidir. Uyak düzeni “aaxa” şeklindedir. Halk edebiyatında maninin, divan edebiyatında ise rubainin karşılığı olarak görülür. Rubai gibi tek dörtlükten oluşan tuyuğ, aruzun sadece “fâilâtün, fâilâtün, fâilün” kalıbıyla yazılır. Rubaide olduğu gibi düşünce ağırlıklı konular işlenir. Divan edebiyatında Kadı Burhaneddin bu türün en önemli şairidir.

Nazım birimi dörtlük olan nazım şekillerinden biridir.
Genellikle 3 ile 7 dörtlükten oluşur.
Her konuda murabba yazılabilir. Ancak dini ve didaktik konular ile övgü, yergi, manzum mektup, mersiye vs. türlerde murabba nazım şekli daha çok kullanılmıştır.
Aruz kalıbıyla yazılır.
Önemli murabba şairleri Aşki, Muhabbi, Hayreti, Taşlıcalı Yahya Bey, Fuzuli sayılabilir.

Şarkı

Türklerin divan şiirine kazandırdığı bir nazım şeklidir.
Bestelenmek için yazılır.
Yalın bir dili vardır.
Aşk, sevgili, güzellik, ayrılık, içki, eğlence konularını işler.
Dörder dizelik bentlerden oluşur, bent sayısı 3-5 arasındadır.
Uyak düzeni
aaaa/bbba/ccca… şeklindedir.
Bazı şarkılarda ilk bendin ikinci ve dördüncü dizesi diğer bentlerin son dizesi olarak tekrarlanır. Buna nakarat denir.
Şarkıların miyan adı verilen bentlerin üçüncü dizesi, anlam bakımından güçlü ve dokunaklı olur.

3. Nazım Birimi Bent Olanlar

Terkibibent

Bentlerle kurulan bir nazım biçimidir.
Her bent, sayısı 5-10 arasında değişen beyitlerden oluşur.
Bendin son beytine “vasıta beyti” denir.
Terkib-i bentte vasıta beyti her beytin sonunda değişir ve vasıta beyti mutlaka kendi içinde uyaklı olur.
Terkib-i bentlerde genellikle talihten ve hayattan şikâyetler, dini, tasavvufi, felsefi düşünceler anlatılmış, toplumsal yergi niteliğinde eleştirilere yer verilmiştir.

Üç Dizelik Bentler
Müselles: Her üç mısradan oluşur.

Dört Dizelik Bentler
Terbi: Bir gazelin beyitlerinin önüne başka bir şair tarafından aynı konu, ölçü ve uyakta ikişer dize eklenerek oluşur.

Beş Dizelik Bentler
Muhammes: Aynı ölçüde beş dizelik bentlerden oluşur.
Tahmis: Bir gazelin beyitlerinin önüne başka bir şair tarafından aynı konu,ölçü ve uyakta üç dize eklenerek oluşur.
Taştir: Bir gazelin beyitlerinin arasına başka bir şair tarafından aynı konu,ölçü ve uyakta üç dize eklenerek oluşur.

Altı Dizelik Bentler
Müseddes: Aynı ölçüde altışar dizelik bentlerden oluşur.
Tesdis: Bir gazelin beyitlerinin önüne başka bir şair tarafından aynı konu,ölçü ve uyakta dört dize eklenerek oluşur.

Yedi Dizelik Bentler
Müsebba: Aynı ölçüde yedi dizelik bentlerden oluşur.
Tesbi: Bir gazelin beyitlerinin önüne başka bir şair tarafından aynı konu,ölçü ve uyakta beş dize eklenerek oluşur.

Terciibent

Biçim bakımından terkib-i bente benzer; ancak vasıta beyti her bendin sonunda değişmez ve aynen tekrarlanır. Konula-rında daha çok Tanrının gücü, evrenin sonsuzluğu, doğanın ve yaşamın karşıtlıkları vardır.

Müseddes

Her bölümü, yani her kıt’ası altışar mısralık nazım şekline müseddes denir. Her altılığın ilk dörder mısraı kendi aralarında; beşinci mısra beşincilerle, altıncı mısra da altıncılarla kafiyelenir. Bazen de beşinci, ve altıncı mısralar hep birbirleriyle kafiyelenir. Eğer beşinci ve altıncı mısralar her altılıkta değiştirilmeden, yani tüm sözcükleri olduğu gibi tekrarlanırsa, böylesi müseddes­lere tekerrürlü müseddes denir.

Müseddes, murabba’ ve muhammesten sonra edebiyatımızda en çok kullanılan musammatlardandır.

Tesdis

Bir gazelin her beytinin önüne aynı ölçü ve kafiyede dört dize eklenerek oluşturulan müseddeslere tesdis denir.

Muhammes

Muhammes, “beşli” demektir. Edebiyatta her bendi beş dizeden oluşan nazım biçimine muhammes denir. Muhammesler daha çok, 4 ile 5 bent arasında yazılmıştır. Uyak düzeni “a a a a a, b b b b a, c c c c a, d d d d a …” şeklindedir. İlk bendin beşinci dizesi öteki bentlerin sonunda yineleniyorsa muhammes-i mütekerrir adını alır. Bentlerin beşinci dizeleri değişiyorsa buna muhammes-i müzdevic denir. Bir gazelin her beytinin başına aynı ölçü ve kafiyede üç dize eklenerek oluşturulan muhammese tahmis denir.

Taştir

Taştir, “ikiye ayırmak, yarmak, bölmek, bir şeyin yarısı” demektir. Edebiyatta, bir şairin gazelinin her beytinin arasına aynı vezin ve kafiyede iki ya da üç dize eklenerek oluşturulan şiirlere taştir adı verilir.

Divan Şiiri Nazım Türleri

Divan edebiyatında nazım biçimlerinin yanında nazım türleri de vardır. Bu nazım türleri, işlediği konuya göre isimlendirilir. Bunlar;

Tevhid ve Münacat

Allah’ın birliğini ve yüceliğini anlatan şiirlere tevhid; Allah’a karşı yapılan yalvarış ve yakarışları anlatan şiirlere de münacaat denir. Tevhid ve münacaat kutsal konular olduğundan divanların en başında yer alırlar. Tevhid ve münacaatlar genellikle kaside biçiminde yazılırlar. Bu konular için öteki nazım biçimleri de kullanılmıştır.

Naat

Hz. Muhammed i övmek için yazılan şiirlerdir. Kaside şeklinde yazılan bu tür şiirlerde Hz. Muhammed’in türlü vasıfları ve mucizeleri anlatılır.

Mersiye

Bir ölünün ardından duyulan üzüntü ve acıyı anlatmak, ölen kişiyi övmek amacıyla kalema alınan düzyazı ya da şiirdir. Kutsal günlerde, ölüm törenlerinde mersiye okuyan kişiye de mersiyehan denir.

Medhiye

Bir kimseyi övmek amacıyla yazılan şiirlerdir. İki türlüdür:

Birincisi; padişah, vezir, şeyhülislam gibi yaşayan devlet büyükleri için yazılır.

İkincisi; dört halife ve diğer din büyükleri için yazılanlardır. Dört halife için yazılan medhiyelere medh-i çihâr-yâr-ı güzîn denir. Medhiyeler genellikle kaside biçimiyle yazılır. Öteki nazım biçimleriyle yazılanlar da vardır. Divan edebiyatında en çok işlenen konulardandır.

Hicviye

Bir kimseyi yermek amacıyla yazılan şiirlerdir. Divan edebiyatında medhiyelerde olduğu gibi, hicviyelerde de abartılı bir üslup kullanılır. Hicvedilen kişi, kişiliğinin gerçek yönleriyle ilgisi olmayan yergi ve sövgülerle yerin dibine batırılır. Divan edebiyatında Nef’i hicviyeleriyle ün yapmıştır.

Fahriye

Şairlerin kendilerini övmek amacıyla yazılmış şiirlerdir. Her ne kadar insanın kendini övmesi hoş karşılanan bir davranış olmasa da, divan şairleri bu fahriyelerinde sanatkârane bir gururla şiirlerini ve şairliklerini övmüşlerdir. Divan edebiyatında Nef’i fahriyeleriyle de bilinmektedir.

Fahriyeler genellikle kasideler içinde bir bölüm olarak bulunur. Bunun dışında şairler başka nazım biçimleriyle de fahriye yazmışlardır.

Divan Edebiyatında Nesir (Düz Yazı)

Divan Edebiyatı’nda, şiir ağırlıklı olmakla birlikte, nesre (düzyazıyla) de yer verilir. Bu edebiyatta düzyazıya “inşa“, yazara “münşi” denirdi. “Münşeat” terimi de “düzyazılar” (“İnşa”nın çoğulu) anlamında kullanılırdı. Nesir sözcüğü, “yaymak, saçmak, dağıtmak” demektir. Nesir yazarlarına da eskiden “nâsir” denirdi.

Dil, konu ve tür yönünden Arap ve İran edebiyatlarının etkisindedir.
Konu ve düşünceden çok, söyleyiş güzelliğine önem verilir.
Dili yabancı sözcük ve tamlamalarla yüklüdür. Söz sanatlarına ve mecazlara önem verilir. Cümleler uzundur. Paragraf düzeni yoktur.
Cümlelere yerleştirilen secilerle (uyaklı sözlerle) şiirdekine benzer bir ahenk yaratılmaya çalışılır.
Noktalama işareti kullanılmaz.
Düzyazıda dini-ahlaki konular ağırlıklı olarak işlenir. Tarihi olaylar, gezi izlenimleri, toplumsal sorunlar, bireysel duygular gibi konuların da işlendiği olur.

Sanatlı (süslü) Nesir

Söz ustalığı göstermek amacıyla yazılır. Sinan Paşa’nın Tazarru’at adlı eseri, bu türün en tanınmış örneğidir. Sanatlı düzyazıya inşa denir.

Sade Nesir

Halkı bilgilendirmek için, yalın, sanatsız bir dille yazılan yapıtlardan oluşur. Genel olarak tefsir ve hadis kitapları, din ve tasavvuf konularında yazılanlarla tarih, menakıpname ve destan niteliği taşıyan yapıtlar bu türdendir. Mercimek Ahmet’in Farsçadan çevirdiği “Kabusname” adlı yapıtı sade nesrin başarılı bir örneğidir.

Orta Nesir

Günlük konuşma dilinden ayrılmış, zaman zaman süslü nesrin niteliklerini taşımakla beraber; anlatılmak isteneni, anlaşılır bir şekilde ortaya koyan nesirdir. Öğretici bir amacı olan, bilim ve kültür konularında yazılmış yapıtların çoğu orta nesir niteliğini taşır.

Divan Edebiyatı Temsilcileri

MEVLANA (1240-1320)

Afganistan’ın Belh şehrinde doğup Konya’ya gelmiştir. Hayatındaki en önemli kişi Şems Tebrizi’dir.
Bütün eserlerini Farsça yazmıştır. Eserlerinde tasavvuf düşüncesini işlemiştir.
“Hamdım, piştim yandım” ve Ne olursan ol yine gel” sözleri önemlidir.
2007 yılı UNESCO tarafından “Mevlana Yılı” ilan edildi.
Ölüm gününe “Şeb-i Arus” demiştir.
İslam dünyasının en büyük tasavvuf şairidir.
En önemli eseri Mesnevi’sidir.

Mesnevi: 26.000 beyitten oluşur. Tasavvufi hikâyeler vardır. Kuran ve Hadisten sonra üzerinde en çok durulan
eserdir.
Fih-i Ma Fih: “Ne varsa içindedir.” anlamındadır. Mevlana’nın çeşitli meclislerde yaptığı sohbetlerin not edi lmesiyle oluşmuştur.
Mecalis-i Seb’a: Mevlana’nın Arapça ve Farsça söylenmiş 7 hutbesinin not edilmesinden meydana gelmiş dini
içerikli bir eserdir.
Mektubat: Selçuklu hükümdarına ve devrin ileri gelenlerine yazdığı nasihatler ve kendine sorulan soruların
cevaplarıdır.
Divan-ı Kebir: Çeşitli konularda söylediği şiirlerinden oluşur. 40.000 beyit civarındadır.

Eserleri:
İntihaname
İbdidaname
Rebabname
Maarif
Farsça Divan

SULTAN VELED (13. Yüzyıl)

Mevlana’nın oğludur. Babasının ölümünden sonra “Mevlevilik Tarikatı”nı kurmuştur.
Anadolu’da Oğuz Lehçesi’yle ilk şiirleri yazmıştır.
Eserlerinde her zaman tasavvuf düşüncesini işlemiştir.
Şiirleri didaktik özellikler gösterir.
Türkçe yazdığı eserleriyle dikkat çekmesine rağmen şiirlerini genellikle Farsça yazmıştır.

Eserleri:
İntihaname
İbdidaname
Rebabname
Maarif
Farsça Divan

HOCA DEHHANİ: (13. Yüzyıl)

13. yüzyılda yaşamıştır.
Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divan edebiyatının kurucusu sayılır.
Aşk ve şarap şiirleriyle ünlenmiştir.
Selçuklu Şehnamesi: Selçuklu hükümdarı Alâeddin Keykubad adına Farsça yazılmış bu eser 20 bin beyit olarak
kaleme alınmıştır.
Gazel ve kaside türünde de şiirleri olan şairin bir Divanı vardır.

AHMET FAKİH: (13. Yüzyıl)

İran kültürünü iyi bilen sanatçı coşkun bir mutasavvıftır.
Çarhname” adlı eseriyle tanınmıştır.
Bu eser dini ve ahlaki öğütler içeren bir mesnevidir.

ŞEYYAD HAMZA:

Bir şeyyat (duvarcı) olan şair; Anadolu’yu gezen gezgin bir derviştir.
Hece ve aruzla şiirler yazmıştır.
Anadolu’da Yunus Emre’den önce Türkçe şiir yazan ilk kişidir.
Heceyle yazdığı şiirler daha başarılıdır.
En önemli eseri, mesnevi nazım biçimiyle yazdığı Yusuf ile Züleyha adlı mesnevisidir.
Bu mesnevi 1516 beyitten oluşur.

KADI BURHANETTİN(14. Yüzyıl) (1344-1399)

Asıl adı Burhaneddin Ahmet’tir. Kayseri’de doğmuş, iyi bir eğitim almıştır.
1381 yılında Sivas’ta tahta çıkmış ve 18 yıl sultanlık yapmıştır. Akkoyunlu Devleti’nin kurucularıyla yaptığı savaşta esir düşerek 1399’da idam edilmiştir.
Eserlerini Arapça, Farsça ve Türkçe kaleme alan sanatçı Azeri lehçesini kullanmıştır.
Aşk, tasavvuf ve yiğitlik gibi konularda yazan sanatçı, tuyuğ nazım biçiminin kurucusu sayılmaktadır.
Sade bir dille söylenmiş tuyuğları sanatı açısından son derece önemlidir.
Anadolu Türk şiirinin kurucularından biri olan şair, aruzu da Türkçeye ilk uyduranlardandır.
Türkçe Divan ve Tercih’ul Tavzih adlı eserleri vardır. Bir “Divan”ı ve “İksi-i Saadet” adlı eseri vardır.

SEYYİD NESİMİ (14. Yüzyıl) (? – 1404)

14. Yüzyılda yaşamış olan şair, Azeri Türkçesi edebiyatının en önemli şairi olmuştur.
Şiirlerini tasavvuf yönünde lirik bir tarzda kaleme almıştır.
Sade bir dil kullanmış olan şair, tuyuğ nazım biçiminin de önemli temsilcileri arasında yer alır.
Hurufilik düşüncesini yaymaya çalıştığı için derisi yüzülerek katledilmiştir.
Hurufilik: Evrenin ve insanın oluşunu maddeye dayandıran, her varlığı 32 harfle açıklamaya çalışan ve harflere
esrarengiz düşünceler yükleyen bir düşünce sistemidir.
Farsça ve Türkçe şiirlerden oluşan bir Divanı vardır.

GÜLŞEHRİ:

Türkçeyi bir sanat dili haline getirmeye çalışmıştır.
Asıl adı “Ahmet”tir. Kırşehir’de Mevlevi tekkesini kurmuştur.
Feridüttin Attar’ın “Mantıku’t Tayr (Kuşların Dili)” adlı eserini temiz bir Türkçe ile çevirmiştir.
Feleknameadlı bir mesnevisi de vardır.

ÂŞIK PAŞA:

Türk dilinin gelişmesi için büyük emekler vermiştir.
Arapça ve Farsçaya karşı Türkçeyi savunmuştur.
En tanınmış eseri 120.000 beyitlik “Garibname”dir. Mesnevi olarak yazılan eserde dini ve tasavvufi öğütler
verir. Aydınlardan Türkçeye gereken önemi vermelerini ister.
Süleyman Çelebi bu eserden çok etkilenmiştir.

AHMEDİ: (1334-1413) (14. Yüzyıl)

Divan sahibi ilk Anadolu şairidir. 14. Yüzyılın en büyük Divan şairidir.
Tamamen din dışı konuları işlemiştir. Dili kendinden önceki şairlere göre ağırdır.
İskendername, Cemşid ü Hurşid adlı iki mesnevisi ve bir Divan’ı vardır.

ŞEYHİ: (1371-1431) (15. Yüzyıl)

Devrinde “Şeyh ül Şuara” olarak bilinir.
Şeyhlik de yapmış büyük bir mutasavvuftur.
Göz doktorudur. Sultan Çelebi Mehmet’i tedavi ettiği için kendisine Tokuzlu köyünün tımarı verilmiştir.
Kendisine verilen tımarı almaya giderken tımarın eski sahipleri tarafından dayak yemiştir. Bu durumu “Harname” adlı mesnevisinde hicvetmiştir.
Harname didaktik ve alegorik bir eserdir. Türk edebiyatında fabl türünün ilk eseri sayılmaktadır.
En ünlü eseri ise “Hüsrev ü Şirin“dir

NECATİ: (15. Yüzyıl)

Divan kâtipliği de yapan bir şairdir. Şeyhi ve Ahmet Paşa’dan sonra döneminin en büyük üçüncü şairidir.
Şiirlerinde Türkçe kavramları, atasözlerini, halk deyimlerini kullanır. Bu özelliğiyle “Mahallileşme”nin başlatıcısı sayılır.
Bir divanı vardır.

AHMET PAŞA: (15. Yüzyıl)

Şeyhi ile Necati arasında yetişmiş en ünlü divan şairidir.
Kendi devrinin “Sultan’uş Şuara”sı olarak bilinir.
Yazdığı şiirlerdeki dili ve üslubu son derece başarılıdır.
Edebiyatımızda tarih düşürme (ebced hesabı)sanatını ilk işleyenlerdendir.
Fatih’in sohbet arkadaşı, hocası ve veziridir.
Fatih’in gazabına uğramış, hapse atılmış ve ünlü “Kerem” redifli 35 beyitlik kasidesini yazarak padişaha yollamıştır.
Divan edebiyatında nazireciliğin kurucusu sayılır.
Tek eseri Türkçe yazdığı Divan’ıdır.

SÜLEYMAN ÇELEBİ: (15. Yüzyıl)

15. yüzyılda yaşamıştır. Hz. Muhammed için yazdığı Vesiletü’n Necat (mevlit) adlı mesnevisiyle tanınmış bir şairdir.
(İslamedebiyatında Hz. Muhammed’in hayatını anlatan eserlere SİYER denir.) Türk edebiyatında Mevlid yazma çığırını açan ilk şairdir.

Mevlid’in bölümleri:
1. Münacaat(Allah’a yakarış)
2. Veladet(Peygamberin doğumu)
3. Risalet(Peygamber oluşu)
4. Mir’aç(Peygamberimizin göğe yükselişi)
5. Rıhlet(Peygamberimizin ölümü)
6. Dua

ALİ ŞİR NEVAİ: (15. Yüzyıl) (1441-1519)

Anadolu dışındaki (Çağatay) en ünlü divan şairidir.
Eserlerinde Çağatay Türkçesini kullanmıştır. Ayrıca Arapça ve Farsçayı çok iyi bilmektedir.
Sanatçı, tüm Türkleri dil ve kültür alanında tek bir çatı altında toplamaya çalışan bir dil milliyetçisidir.
Türk edebiyatında ilk defa 5 mesnevi yazarak hamse yazan ilk şairdir.

Eserleri:
Hamse: Sanatçının hamsesi şu mesnevilerden oluşur:
Hayretü’l Ebrar, Leyla vü Mecnun, Sedd-i İskenderi, Ferhad ü Şirin, Seb’a-yı Seyyare
Mecalis-ün Nefâis: İlk şuara tezkiresidir. Şairler hakkında geniş bir bilgi vermiştir.
Mizan-ül Evzan: Türklerin kullandığı nazım ve musiki şekilleri hakkında bilgi verir. Aruzu sistemleştirmeye çalışmıştır.
Muhakemet-ül Lugateyn: Türkçenin Farsçadan üstün olduğunu göstermek için yazılmış bir sözlüktür. Bu yönüyle Divan-ı Lügatü’t Türk’e benzer. Bunların dışında 4 Türkçe Divan 1 Farsça Divan’ı vardır.

Hamse: Bir şairin beş tane mesnevi yazmasıyla oluşan eserdir.
Tezkire: Şairlerin eserleri ve hayatları hakkında bilgi veren ve bugünkü biyografinin yerini tutan eser

SİNANPAŞA:

Divan edebiyatının düzyazı ustalarındandır.
Fatih’in hocalarındandır.
En önemli eseri “Tazarruname” süslü nesrin güzel örneğidir.
Bunun dışında “Tezkiret-ül Evliya ve Maarifname” adlı eserleri vardır.

FUZULİ(1495-1531) (16. Yüzyıl)

Divan edebiyatının en büyük şairidir. Kerbela’da yaşamıştır. Türbedarlık yapmış iyi bir eğitim görmüştür.
Şiirlerin Azeri Türkçesi ile yazılmıştır, Dönemine göre dili sadedir. Gazel şairi olarak bilinir.
Şiiri bir ilim işi olarak görür. İlimsiz şiiri temelsiz duvara benzetir.
Şiirlerinde en önemli öğeler tasavvuf ve aşktır.”Leyla ile Mecnun” adlı mesnevisinde bu konuyu ustaca dile
getirmiştir.

Eserleri:
Divan (Türkçe) Su Kasidesi Türkçe yazdığı divanının içinde yer alır.
Divan (Farsça)
Divan (Arapça)

Leyla İle Mecnun: Sevgiliden ayrılmanın acısının,sevgiliye duyulan aşktan ilahi aşka geçişin işlendiği, mesnevi biçiminde yazılmış bir hikâyedir.
Şikâyetname:Hiciv türünün çok çarpıcı bir örneği olan, maaşını alamadığı için Nişancı Mehmet Paşa’ya yazmış
olduğu, edebiyatımızda önemli bir mektup örneğidir.
Hadikatu’s Süeda: Kerbela olayının yer yer manzum parçalarla anlatıldığı mensur bir yapıttır.
Şah ü Geda, Beng ü Bade, Sakiname: Mesnevi türünde kaleme aldığı diğer eserleridir.

ZATİ:

Baki’nin yetişmesinde emeği olan bir üstattır.
“Şems-ü Pervane” adlı mesnevi ile “Edirne Şehrengiz”i vardır

BAKİ (Sultanü’ş Şuara)

Divan edebiyatının “Sultanü’ş Şuara”sıdır.
Çok iyi bir eğitim görmüş müderris olmuş ama hayalindeki Şeyh-ül İslamlığaulaşamamıştır.
Yazdığı her beyti bir kuyumcu titizliğiyle işlemiştir.
Mesnevi nazım biçimini hiç kullanmamıştır.
Tasavvufla hiç ilgilenmemiştir.
Kanuni’nin ölümü üzerine yazdığı “Kanuni Mersiyesi” önemlidir.

Kanuni Mersiyesi: Şairin, Kanuni’nin ölümünden duyduğu üzüntüyü dile getiren bir şiiridir.
Fezail-i Mekke: Mekke’nin faziletlerinin anlatıldığı, çeviri bir yapıttır.

BAĞDATLI RUHİ:

En önemli eseri divanındaki “Terkib-i Bend”dir.
Bu esere en güzel nazireyi Ziya Paşa yazmıştır.

TAŞLICALI YAHYA:

Anadolu’daki önemli mesnevi yazarıdır.
Eserlerinde yalın bir dil kullanarak divan şiirinin yerlileşmesinde katkıları olmuştur.
Bir hamsesi vardır. Bu eserde yer alan mesneviler: Gence-i Raz, Kitab-ı Usul, Gülşen-i Envar, Şah u Geda Yusuf
u Züleyha

LATİFİ:

“Latifi Tezkiresi” önemli eseridir.

SEHİ BEY:

Anadolu’daki ilk tezkireyi yazan kişidir.
Eserinin adı “Heşt Behişt”tir.

SEYDİ ALİ REİS:

Türk edebiyatındaki ilk gezi yazısı olan “Mir’at-ül Memalik”i yazmıştır. Kanuni Mersiyesi; Terkib-i bent biçiminde yazılmıştır.

Nesirle Yazılmış Ünlü Eserler:
Kabusname: Mercimek Ahmet
Tazarruname: Sinan Paşa
Seyahatname: Evliya Çelebi
Keşfü’z-Zünün: Kâtip Çelebi
Naima Tarihi: Naima

NEF’İ: (17. Yüzyıl)

Asıl adı Ömer’dir.
Hiciv ve medhiye edebiyatımızın en ünlü şairidir.
Dilinin ölçüsü olmayan övdüğünü göklere çıkaran yerdiğini yerin dibine sokan biridir.
En önemli eseri “Siham-ı Kaza”dır.
Vezir Bayram Paşa’yı hicvettiği için öldürülmüştür.
Türkçe ve Farsça divanı vardır.

NABİ: 17. YÜZYIL

Divan edebiyatında “didaktik (öğretici) şiir” çığırını açmıştır.
Şiirlerinde heyecan ve duygu öğelerine az yer vermiş; toplum düzensizliklerini, hayatın kişiyi kötülüklere götüren yönlerini göstermeye çalışmış; din, ahlak ve töreyle ilgili öğütler vermiştir.
Şiirlerinde hikmetli sözlere, atasözlerine yer vermiştir.
Şiiri düşüncelerini anlatmada bir araç olarak görmüştür.
Dili devrine göre oldukça sade, üslubu sağlam ve akıcıdır.
Oğluna yazdığı nasihatlerden oluşan “Hayriye” ve bir aşk macerasını anlattığı “Hayrabat” adlı iki mesnevisi
vardır.

Önemli: Divan edebiyatında Hikemi(Öğretici) şiirin en önemli temsilcisidir. Şiirlerinde hikmetli sözler söylemiş, halka hitap etmiş.

Divan
Hayriye: Ahlaki ve didaktik bir mesnevidir.
Hayrabat: Bir aşk macerasını anlatan mesnevidir.
Tuhfetü’l -Haremeyn: Hac yolculuğu anlatılır.
Münşeat: Mektuplardan oluşur.

ŞEYHÜLİSLAM YAHYA: 17. YÜZYIL

Baki’den sonraki en büyük gazel şairidir.

EVLİYA ÇELEBİ: 17. YÜZYIL

Edebiyatımızda gezi türünün en büyük yazarıdır.
10 ciltlik “Seyahatname” adlı eseri önemlidir.

KÂTİP ÇELEBİ: 17. YÜZYIL

Çok önemli bir bilgindir, Avrupalılar ona “Hacı Kalfa” demiştir.
Keşfü’z Zünun: Batı’da önem verilen bu eser bir bibliyografyadır. 14.000 kitap hakkında bu eserde bilgi verilir.
Cihannüma:Önemli bir coğrafya kitabıdır.
Türkçe Fezleke: Osmanlı tarihini anlatır.
Arapça Fezleke:Dünyanın yaratılışını anlatır.
Tuhfetü’l Kibar fi Esrari’l Bihar: Osmanlı donanmasını anlatır.
Takvimü’t Tevarih: Peygamberler tarihini anlatır.
Mizanü’l Hak fi İhtiyari’l Ahak:Dönemin din bilginlerinin tartıştıkları konularla ilgili düşüncelerini söyler.

Veysi ve Nergisi bu dönemin önemli süslü nesir yazarlarıdır.

NAİMA:

İlk resmi “Vak’anüvist”tir.
Vakanüvis; tarihi olayları yazan kişilere denir.
“Naima Tarihi” en önemli eseridir.

PEÇEVİ İBRAHİM:

“Peçevi Tarihi” en önemli eseridir. Gökten nazire indi Siham-ı Kaza’sına Nef’i diliyle uğradı hakkın belasına

15. yy’da Yazılan Tarih Kitapları:
Aşıkpaşazade Tarihi
Selçukname (Oğuzname)-Yazıcıoğlu Ali
Kitab-ı Cihannüma-Neşri
Düsturname-Enveri
Oruç Bey Tarihi
Selatinname-Kemal
16. yy’da Yazılan Önemli Eserler:
Tevarih-i Al-i Osman-İbn-i Kemal
Tacü’t-Tevarih-Hoca Sadettin Efendi
Künhü’l-Ahbar-Gelibolulu Mustafa Ali
Edebiyatımızda ilk tezkire olan “Mecalisü’n-Nefais”i Ali Şir Nevayi yazmıştır.
İlk Osmanlı tezkiresini Sehi Bey, “Heşt Behişt” adıyla yazmıştır.

NEDİM (18. YÜZYIL)

Lale Devri’nin önemli bir şairidir.
Şarkı nazım biçimini edebiyatımıza kazandırmıştır.
Mahallileşme akımının en büyük temsilcisidir.
Divan edebiyatında ilk kez somut bir güzelden söz etmiştir.
Zevk ve eğlence şairidir.
Hece ölçüsüyle bir de türkü yazmıştır.
Patrona Halil isyanında damdan dama atlarken araya düşüp ölmüştür.
Şiirlerinde dini ve tasavvufi konulara hiç yer vermemiştir.
Kullandığı dil, açık, yalın ve ahenklidir.
Şiirlerini “Divan”ında toplamıştır.
İstanbul şairidir. İstanbul’un güzelliklerini anlatmıştır. Yahya Kemal bu yönüyle Nedim’e benzer.

KEÇECİZADE İZZET MOLLA: 18. YÜZYIL

Mihnet-i Keşan” taşra ile kent yaşamını karşılaştırdığı önemli eseridir.

ŞEYH GALİP: 18. YÜZYIL

Divan edebiyatının son büyük şairidir.
Sebk-i Hindi akımının önemli temsilcisidir.
Mevlevi şeyhidir.
Türk edebiyatında sembolizme benzeyen şiir çığırını açmıştır.
Hüsn ü Aşk adlı eseri önemli tasavvufi bir mesnevidir.

Divan Edebiyatında Görülen Akımlar

Türkî-i Basit Cereyanı: Basit Türkçe demektir. Ağırlıklı olarak Türkçe kelimelerden oluşmuş unsurlara kurulan manzumelerdir. XVI. yy.da Tatvanlı Mahremî, Aydınlı Visâlî, Edirneli Nazmî tarafından oluşturulmuş bir cereyandır.

Akımın öncüsü Aydınlı Visâlî’dir.
Arapça-Farsça sözcük ve tamlamalardan kaçınılmaya çalışılmıştır.
Divan şiirindeki mazmunlar yerine Halk şiirinde mazmunlar tercih edilmiştir.
Deyim, atasözü ve vecizelerden yararlanılmıştır.
Aruz ölçüsü ve Divan şiiri nazım biçimleri kullanılmaya devam edilmiştir.
Divan şiiri konuları ele alınmıştır

Mahallileşme Akımı: Divan şairlerinin Halk edebiyatından etkilenmeleri sonucu ortaya çıkmış bir akımdır. XVIII. yy.da ortaya çıkan bu akımın temel amacı İstanbul Türkçesini kullanmaktır.

Şiirde İstanbul ağzına ve tabiatına yaklaşma hedeflenmiştir.
XV. yy.da Necâtî’de ve XVI. yy.da Bâkî’de görülmüş en güçlü örneklerini ise XVIII. yy.da Nedîm ile vermiştir.
Akımın kurucusu Nedîm’dir.
Halk hayatı bu şiire dâhil edilmiştir.
Şeyh Gâlip ve Nedîm bu akımın etkisiyle hece ölçüsü ile türkü yazmıştır.
Divan şiirinin soyut dünyasından somut bir dünyaya geçilmiştir.
İstanbul’un türlü semtleri, köşkleri, eğlenceleri, aşkları, insan çehreleri yalnız mesnevilerle değil gazel, şarkı, kaside gibi biçimlere de konu olmuştur.
– Temsilcileri; Nedim, Enderunlu Vâsıf, Bâkî ve Şeyh Gâlip’tir.

Sebk-i Hindî: Hint tarzı, Hint üslubu anlamlarındadır. Divan edebiyatında XVII. yy.da etkili olmaya başlamıştır. İran’da ortaya çıkan bu akım Safevî baskısı nedeniyle İran’dan Hindistan’a kaçan İranlı şairlerce burada geliştirilmiştir.

XVII. yy.da Divan şiirini etkilemeye başlamıştır.
Bazı özellikleri ile sembolizm akımına benzer.
Özellikler gazel tarzında etkili olmuştur.
Uyak, ses ve kelime oyunlarıyla etkisini göstermiştir.
Çözülmesi zor, karmaşık, mazmun ve anlatımlar, alışılmamış hayal oyunları alışılmamış benzetmeler, yapay bir dil en dikkat çeken özellikleridir.
Açık bir söyleyiş yerine güç anlaşılır bir dil kullanılmış, şiirde anlam derinleştirilip kapalı hale getirilmiştir.
Anlatımda, gerçekten çok hayal gücünden yararlanılması, insan mantığının zorlanmasına ve mübalağalı (abartılı) bir anlatıma yer verilmiştir.
Şiirde hayalî kavramların, ıztırabın anlatıldığı yeni mazmunlar geliştirilmiş, bilmeceyi andıran mazmunlar kullanılmıştır.
Anlam derinlere itilmiş, güç anlaşılır söyleyiş biçimi tercih edilmiştir.
Neşâtî, Nâilî-i Kâdim, Fehîm ve Şeyh Gâlip önemli temsilcileridir.

Encümen-i Şuarâ: XIX. yy.ın ikinci yarısında klasik zevki sürdüren şairler, Encümeni Şuarâ meclisini oluşturmuştur. Hersekli Ârif Hikmet’in Aksaray’daki evinde her salı toplanan encümenin amacı şiir yazmak isteyen gençlere yardımcı olmaktır.

Sebk-i Hindî ekolünü takip etmişler; fakat yeni bir şey ortaya koyamamışlardır.
Şiirlerine başlık vermişler, nazirecilik geleneğini devam ettirmişlerdir.
Yeni tema anlayışına girmişler, ortak şiirler kaleme almışlardır.
Kısa sürede dağılmışlardır.
Leskofçalı Gâlip, Osman Şems, Hersekli Ârif Hikmet, Nevres, Üsküdarlı Hakkı Bey, Recaizade Celal, Salih Faik Bey, İrfan Paşa, Namık Kemal ve Ziya Paşa başlıca temsilcileri arasındadır.

AYT Türk Dili ve Edebiyatı Konuları Konu Dağılımı için tıklayınız.

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 3 YORUM
  1. Samet keleş dedi ki:

    Zor de çalışma

    1. Egemen dedi ki:

      katılıyorum

  2. Samet keleş dedi ki:

    Zor deme çalış…

BİR YORUM YAZIN

Soru: 40 + 6 kaçtır?


Basari Sıralamaları