Leyla ile Mecnun – Fuzuli Eser Özeti
Sizlere bu yazımızda Leyla ile Mecnun – Fuzuli eser özeti hakkında bilgi vereceğiz. Eserin özeti, konusu, ana karakterleri hakkında merak ettiğiniz bir çok sorunun cevabını yazımızda bulabilirsiniz…
Leyla ile Mecnun – Fuzuli
ÖZET:
Mecnun’un babası bir kabile reisidir. Ama arkasında yerine bırakacağı bir varisi yoktur. Allah, bir gün onun dualarını kabul eder ve bir oğlu dünyaya gelir. Çocuğa “Kays” adını takarlar. On yaşına ulaşınca sünnet edip okula yollarlar.
Kays okulda kendisi gibi bir öğrenci olan Leyla’yı görür. Bir bakışta birbirlerine âşık olurlar. Kays’ın Leyla’ya karşı olan yakından ilgisi okulda dedikoduya yol açar. Leyla’nın annesi dedikoduları duyunca kızını azarlar ve bir daha okula göndermez. Kays, okula gelip Leyla’yı göremeyince büyük bir üzüntü yaşar ve günlerce ağlar. Adı Kays iken “Mecnun”olur.
Mecnun ’un arkadaşları güzel bir bahar gününde kır gezintisi yapmak isterler. Gönlü üzüntüyle dolu Mecnun ’u eğlendirmek, neşelendirmek için yola koyulurlar. Konak yerine geldiklerinde Leyla onlardan önce arkadaşlarıyla oraya gelmiş ve orada çadırını kurmuş bulunmaktadır. İki sevgili göz göze geldiklerinde bayılıp yere düşerler. Kız arkadaşları Leyla’yı ayıltıp hemen evine götürürler. Arkadaşları tarafından ayıltılan Mecnun eve dönmek istemez.
Mecnun çölde tek başına kalır. Arkadaşları olan biteni gidip Mecnun ’un babasına anlatırlar. İhtiyar, oğlu için çöllere düşer. Mecnun ’u bulduğu zaman, “Leyla bizim evde seni bekliyor. ”, diye kandırıp eve getirir. Evde annesi, Mecnun ’a öğütler verir. Öğütler kâr etmeyince babası, Leyla’yı babasından istemek için yola koyulur.
Leyla’nın babası Mecnun ’un deliliğini gerekçe göstererek kızını vermez. Şayet deliliği iyileşirse bu kararından döneceğini, o zaman kızını Mecnun ’la evlendirebileceğini belirtir. İhtiyar, evine eli boş dönünce oğlunun iyileşmesi için her söyleneni yerine getirir. İhtiyara en son çare olarak oğlunu Kâbe ’ye götürmesi öğütlenir. İhtiyar oğlunu bir tahtırevana yerleştirerek bir umutla Kâbe’nin yolunu tutar.
Mecnun Kâbe ’de aşk hastalığından kurtulma yerine bunun daha da artırılması yönünde Allah ’a duada bulunur. Bu duruma tanık olan ihtiyar, çaresiz bir biçimde ortada kalır. Mecnun babasından ayrılarak çölün yolunu tutar.
Mecnun yolda rast geldiği bir dağa gönül derdini açar. Bir gün avcının elinden bir ceylan yavrusunu bir başka gün de bir güvercini avcıya bedellerini ödeyerek kurtarır.
Leyla, babasının evinde çaresizdir. Gönül derdini sırasıyla muma, pervaneye, aya, melteme, buluta açar; ama bunlardan gönül derdine bir deva bulamaz.
Leyla bir gün yolda İbn-i Selam adlı zengin bir adamla karşılaşır. İbn-i Selam bir görüşte Leyla ’ya âşık olur. Adam yollayıp Leyla’yı babasından istetir. Leyla İbn-i Selam ’la nişanlanır.
Araplar arasında Nevfel adlı bir yiğit vardır. Bu kişi kahramanlığı ve cesareti ile şöhret bulmuş bir komutandır. Bir mecliste Mecnun ’un şiirlerini duyar, onun acıklı aşk öyküsünü de dinleyince Mecnun ’a acır ve yardım etmeye karar verir. Mecnun ’u çölde arayıp bulur, ona makamında bir yer verir.
Nevfel, Leyla’nın babasına bir ültimatom yollayarak, Mecnun ile Leyla’nın evlendirilmesi konusundaki emrini bildirir. Leyla’nın babasının mensup olduğu kabile, bu isteğe savaşla karşılık verir.
Mecnun, savaşta kendisi için çarpışan Nevfel’in tarafını tutması gerekirken Leyla’nın babasının mensup olduğu kabilenin askerlerinin galip gelmesini ister. Bu yüzden hiçbir savaşta yenilmemiş olan Nevfel bu savaşta bir türlü galip gelemez. Bu durum Nevfel’e bildirilir. Nevfel, Mecnun ’ayardım etmekten vazgeçer, onurunu kurtarmak için düşmanına bir kez daha saldırır. Bu sefer muzaffer olur. Ama yeminini yerine getirerek Leyla ile Mecnun ’u evlendirmez.
Mecnun, sevgilisini görmek için dilenci kılığındaki bir ihtiyarla anlaşarak kendisini zincire vurup sevgilisinin bulunduğu yere gider. Bir başka kez de gözlerini bağlayıp “Ben körüm, dünyayı göremiyorum. ” diyerek bu bahaneyle sevgilisinin bulunduğu yere gidip gizlice onu seyreder.
İbn-i Selam Leyla ile evlenir. Ama Leyla gerdek gecesi uydurduğu bir öykü ile İbn-i Selam’ı kandırıp korkutur. Onunla ilişkiye girmez.
Mecnun ’un Zeyd adlı vefalı bir arkadaşı vardır. Zeyd de Mecnun gibi bir güzele, Zeynep adlı birisine âşıktır. Zeyd, Mecnun ’a İbn-i Selam’la Leyla’nın evlendiği haberini getirir. Mecnun sevgilisine sitem dolu bir mektup yazar. Zeyd, İbn-i Selam’a muskacı olduğunu, Leyla’nın derdine deva bulacağını söyleyerek ondan Leyla ile baş başa kalma iznini alır. Zeyd, Mecnun ’un mektubunu Leyla’ya verir. Leyla da yazdığı yanıt mektubunda İbn-i Selam ’la halvet etmediklerini ve gönlünün hâlâ Mecnun ’da olduğunu söyleyerek sevgilisini rahatlatmaya çalışır.
Bir gün Mecnun ’un babasına şöyle bir acı haberi iletirler: “Leyla’nın babası, kızını dillere doladığı için Mecnun’u kabile reisine şikâyete gitmiş ve Mecnun ’un öldürülmesini istemiştir. ” İhtiyar, bu acı haberi işitince Mecnun ’u bulmak için çöllere düşer.
Mecnun, babasının eve dönme isteğini reddeder. Babası Mecnun’daki bazı olağanüstü halleri görünce ona nasihat etmekten vazgeçerek onu kendi haline bırakır.
Evine yalnız başına dönen ihtiyar, kısa zamanda bu dünyaya gözlerini kapar. Mecnun, vefasız bir avcıdan babasının ölüm haberini duyar, mezarına giderek gözyaşlarını döker.
Bir gün Mecnun çölde gezerken kendisi ile Leyla’nın resimlerinin çizili olduğu bir levha görür. Hemen Leyla’nın resmini siler, kendi resmini bırakır. Bu duruma tanık olan birisi bunu yadırgar. Mecnun seven ile sevilen arasında bir ikiliğin bulunamayacağını, sevgilinin ruh, kendisinin ise ona vücut olduğunu söyleyerek kendisini savunur.
Mecnun, çölde yabani hayvanlarla arkadaşlığın ötesinde bir ilişki kurar. Adeta onları yöneten bir hükümdardır.
Mecnun, karanlık bir gecede sırasıyla Merkür’e, Merih’e ve Allah’a yalvararak onlardan gönül derdine bir çare bulmalarını ister. O gecenin sabahında en yakın arkadaşı Zeyd onu ziyarete gelir ve ona İbn-i Selam’ın ölüm haberini getirir. Mecnun, rakibi olan İbn-i Selam’ın ölüm haberini işitince ağlamaya başlar. Zeyd, bu duruma şaşırır; onun sevinmesi gerekirken üzülmesine bir anlam veremez. Mecnun, Zeyd’e her ikisinin de Leyla’ya âşık olduklarını ama İbn-i Selam’ın canını verip sevgiliye kavuşmasını kıskandığını belirterek ağlamasına bir gerekçe gösterir.
Leyla, eşi İbn-i Selam’ın ölümünden sonra baba evine döner. Orada İbn-i Selam’ı bahane ederek asıl aşkı, yani Mecnun için gözyaşı döker.
Leyla’nın kabilesinde bir gece göç çanı çalar. Herkes alelacele yola koyulur. Leyla da üzerinde mahmeli olan bir deveye biner. Gönül derdini deveye anlatmaya başladığı sırada deve kervandan ayrılır, çölün yolunu tutar. Gün ağarıp Leyla uyanınca kervandan ayrı düştüğünü anlar. Çölde yol iz bilen birisini aramaya başlar. Farkında olmadan Mecnun ’la karşılaşır. Yabancının Mecnun olduğunu öğrenince çok sevinir. Kavuşmanın sevinciyle kendisini Mecnun ’a sunar. Ama Mecnun bu aşk teklifini reddeder. Çünkü tuttuğu aşk yolunda olgunlaşmış, mecazî aşktan ilahi aşka ulaşmıştır. Leyla sevgilisinin bu yeni halini önce yadırgadıysa da sonra anlayışla karşılar. Kendisini aramaya çıkmış kervan bekçisi ile kabilesine döner.
Leyla, evine döndüğünde onulmaz aşk yarası yüzünden hastalanır, yatağa düşer. Ölüm kapısını çalmak üzere iken gönül derdini annesine açar. Ona bu sevdada Mecnun ’un hiçbir suçunun olmadığını söyler. Sevgilisini temize çıkardıktan sonra dünyaya gözlerini kapar.
Leyla’nın ölüm haberini Zeyd’den öğrenen Mecnun, onunla Leyla’nın mezarına gider. Mezarı kucaklar ve “Leyla!” diyerek ruhunu orada teslim eder. Mecnun’u Leyla’nın mezarına defnederler. Zeyd, mezarlığı türbe haline getirerek o kutsal mekânın bekçiliğini üstlenir.
Zeyd, bir gece mezarın toprağına dayanmış vaziyette uyuduğunda rüyasında Leyla ile Mecnun ’u cennette görür. “Bunlar kimdir?” diye sorunca, derler ki: “Bunlar Mecnûn ile onun vefalı sevgilisi Leylâ’dır. Aşk yoluna girip temiz öldükleri, aşklarını dünya hevesleriyle kirletmedikleri için burada buluştular.”