Girmek Kelimesinin Zıt-Karşıt Anlamlısı (TDK)

Karatay

Girmek Kelimesinin Zıt Anlamlısı nedir, Çıkmak Kelimesinin Zıt Anlamlısı nedir,Girmek Kelimesinin Karşıt Anlamlısı nedir, Çıkmak Kelimesinin Karşıt Anlamlısı nedir,Girmek nasıl yazılır tdk, Girmek anlamı tdk, Çıkmak nedir,Çıkmak nasıl yazılır tdk, Çıkmak anlamı tdk, Çıkmak nedir,

Sizlere bu yazımızda –Girmek– kelimesinin zıt-karşıt anlamlısı hakkında bilgi vereceğiz. 

Girmek kelimesinin zıt (karşıt) anlamlısı Çıkmak

Türk Dil Kurumu’na göre Girmek kelimesinin anlamı:

1. -e Dışarıdan içeriye geçmek:
      “Birlikte kiliseden içeri giriyoruz, ben topallıyorum.” – Adalet Ağaoğlu

2. -e Sığmak:
      Elim bu eldivene girmiyor.

3. -e Katılmak:
      “Bugün edebiyat imtihanına girdim.” – Yusuf Ziya Ortaç

4. -e Almak, fethetmek:
      “Ordularımız İstanbul’a girdiler.” – Memduh Şevket Esendal

5. -e İncelemek, ayrıntılara inmek.

6. -e Girişmek, başlamak:
      “Kaçırdım gene ipin ucunu, bir türlü konuya giremiyorum.” – Nurullah Ataç

7. -e Bulaşmak:
      Koyunlara kelebek hastalığı girdi.

8. -e Sulu bir şeyin veya su dolu bir yerin içine batmak veya dalmak:
      Denize girmek. Ceketinin ucu tabağa giriyor.

9. nesnesiz Zaman anlamlı kavramlar için gelmek:
      İlkbahar girdi.

10. -e Ağrı, sancı başlamak, saplanmak.

11. -e Yeni bir duruma geçmek, dönüşmek:
      “Göğün morlaşan kenarı eriyor, menekşe rengine giriyordu.” – Ömer Seyfettin

12. -e İyice anlamak, iyice bilmek.

13. -e Kavgaya tutuşmak.

14. -e Erişmek, ulaşmak:
      Yirmisine girdi.

15. -e Bir şeyin yapımında, birleşiminde yer almak:
      Tuz genellikle her yemeğe girer.

16. -e Yazılmak, başlamak:
      Okula girdi.

17. -e Yemek yemek.

18. -e Yüklenmek.

19. -e, hukuk Tecavüz etmek, geçmek:
      Komşu, tarlamıza beş metre girdi.

Türk Dil Kurumu’na göre Çıkmak kelimesinin anlamı:

1. -den İçeriden dışarıya varmak, gitmek:
      “Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık.” – Falih Rıfkı Atay

2. nesnesiz Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek:
      “Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı.” – Atatürk

3. nesnesiz Bir meslek veya bilim kurumunda okuyup yetişmek, mezun olmak:
      “Çiçeği burnunda subay çıkar çıkmaz, ben size bir emir eri bulurum.” – Haldun Taner

4. -den Bulunduğu yeri bırakıp başka yere geçmek, taşınmak, ayrılmak, ilgisini kesmek:
      “Yeni evimizden çıkıp eski evimize taşındık.” – Yusuf Ziya Ortaç

5. -den Süresi dolduğunda ayrılmak:
      Daireden çıkmak. Hastaneden çıkmak. Cezaevinden çıkmak.

6. nesnesiz Yapılmak, yürümek:
      Bu dairede işler kolay çıkmaz.

7. -den Yetişecek ölçüde olmak:
      Bu kumaştan bir palto çıkar mı?

8. -den Eksilmek:
      Dörtten iki çıkarsa iki kalır.

9. -den Meydana gelmek:
      “Uygunsuz dediğim vakalardan biri bir salon oyunu yüzünden çıkmıştır.” – Reşat Nuri Güntekin

10. nesnesiz Sıyrılmak, ayrılmak:
      Bebeğin patiği çıktı.

11. nesnesiz Herhangi bir durumda olduğu anlaşılmak:
      Borçlu çıkmak. Kârlı çıkmak. Alacaklı çıkmak.

12. -den Bir durumla ilgili niteliklerini yitirmek, bir durumdan başka bir duruma geçmek:
      “Çok sonra öğrenecek bunu. Çok sonra, çocukluktan çıkıp kocaman adam olduktan sonra.” – Tarık Dursun K.

13. -i Bir şeyin yukarısına doğru yürümek:
      “Uzun, dik merdivenli bir yokuşu çıktık.” – Refik Halit Karay

14. nesnesiz, -de Bir inceleme, bir araştırma sonucu bulmak:
      Sularda bakteri çıktı.

15. -e Yetkili birinin makamına iş için gitmek:
      Başkana çıkmak.

16. -e Talihine veya payına düşmek, isabet etmek, vurmak:
      Arkadaşa piyango çıkmış. Bize yine gezi çıktı. Bu işten size de bir şey çıkar.

17. nesnesiz Bir konu yetkililerce karara bağlanmak.

18. -e Mal olmak:
      Bu ev dört milyara çıktı.

19. -e Oyunda herhangi bir rolü oynamak:
      “Arsız ve aptal mahalle çocuğu rolüne çıkmıştı.” – Bedri Rahmi Eyuboğlu

20. -e Bir yere ulaşmak, varmak:
      “Karşı kaldırıma geçtiler, sağa sola saptılar, demir yoluna çıktılar.” – Memduh Şevket Esendal

21. -e Karaya ayak basmak:
      “1919 senesi Mayıs’ının on dokuzuncu günü Samsun’a çıktım.” – Atatürk

22. nesnesiz Yayılmak, duyulmak:
      “Başından beri gazetelerde enstitü hakkında havadisler çıkıyordu.” – Ahmet Hamdi Tanpınar

23. nesnesiz Olmak, bulunmak, var olmak:
      “Bayramın son günü her iki kadının da işleri çıkmıştı.” – Osman Cemal Kaygılı

24. -e Bir iddia ile ortalıkta görünmek:
      “Sen onun karşısına çapkın bir adam gibi çıktın.” – Peyami Safa

25. nesnesiz, -den Yayılmak:
      Lağımdan pis kokular çıkıyor.

26. -e Karşı gelebilmek, boy ölçüşmek:
      Güreşte ona çıkacak kimse yok.

27. -e Bulaşmak:
      Kravatın boyası gömleğe çıktı.

28. -i Binaya kat eklemek:
      Evin ikinci katını çıkmadan havalar bozuldu.

29. -e Bir sebeple bulunulan yerden ayrılmak:
      “Bu kahveden sıkıldın, ötekine çıkarsın, anladın mı?” – Memduh Şevket Esendal

30. nesnesiz Niteliği sonradan anlaşılmak:
      “Eyvah, bu da ötekiler gibi soysuz çıktı.” – Reşat Nuri Güntekin

31. nesnesiz Belirmek, tanınmak:
      “Bir ilçe belediye başkanı hepsinden açıkgöz çıktı.” – Muzaffer İzgü

32. nesnesiz Davranışta herhangi bir niteliği bulunmak:
      Akıllı çıktı da arkadaşına uymadı.

33. nesnesiz Yerinden oynamak:
      “Fukaranın hem sağ bileği çıkmış hem davulu patlamıştı.” – Reşat Nuri Güntekin

34. nesnesiz Görünür veya belli bir durumda bulunmak:
      Tencerenin bakırı çıktı. Zayıflıktan kemikleri çıkmış.

35. nesnesiz Oluşmak, olmak:
      Fırtına çıkmak. Soğuk çıkmak.

36. nesnesiz Piyasaya sürülmek.

37. nesnesiz Bitmek, büyümek, sürmek:
      Ekinler çıkmaya başladı. Bıyığı çıktı.

38. nesnesiz Verilmek:
      Maaş çıkmak. Emir çıkmak.

39. nesnesiz Ay veya mevsim geçmek:
      Mart çıktı. Kış çıktı.

40. nesnesiz Yeni yetişip satışa sunulmak:
      Erik çıkmış. Çilek daha çıkmadı.

41. nesnesiz Yükselmek, artmak:
      Fiyatlar çıktı.

42. nesnesiz Artırmak, fiyatı yükseltmek.

43. nesnesiz Sesini yükseltmek.

44. nesnesiz Büyük abdest bozmak.

45. nesnesiz, -den Giderilmek, yok olmak:
      Leke çıktı.

46. -den Unutmak:
      O söz benim hatırımdan çıkmadı.

47. nesnesiz Ay, Güneş görünmek:
      “Hava açılmış, ay çıkmıştı.” – Refik Halit Karay
      “Güneş seni ısıtmak için çıkıyordu.” – Yakup Kadri Karaosmanoğlu

48. nesnesiz Yayımlanmak:
      “Yeni çıkmış Fransızca bir iki kitap bulunurdu.” – Yusuf Ziya Ortaç

49. nesnesiz Gelmek:
      “Çok geçmeden haber çıkacağını kadınlık insiyakıyla derhâl sezmişti.” – Refik Halit Karay

50. nesnesiz Gerçekleşmek:
      “İnsanın her gördüğü rüya çıkmaz ya!” – Memduh Şevket Esendal

51. nesnesiz Bulunduğu yerden fırlamak, kopmak:
      Arabanın direksiyonu çıkmak.

52. -den Bir şeyin düzeni bozulmak, eskisinden daha değişik, kötü bir duruma girmek:
      Ev, ev olmaktan çıktı.

53. -le Flört etmek:
      “Sevim, senden başka bir kızla çıkmadım.” – Attila İlhan

54. -e Erişmek, görmek:
      “Aklı başında ama sabaha çıkamayacağına kalıbımı basarım.” – Sait Faik Abasıyanık

55. -den, mecaz Harcamak zorunda kalmak:
      Paradan çıkmak. Bin liradan çıktım.

56. -i, argo Vermeye katlanmak:
      Çık bakalım paraları!

NOT : İki kelimenin (kökeni ne olursa olsun) anlamdaş, yakın anlamlı veya zıt anlamlı olabilmesi için aynı anlam özelliğini taşımaları gerekir.Zıt anlamlılık ile olumsuzluk birbiriyle karıştırılmamalıdır.

Zıt Anlam Nedir?

Birbiriyle çelişen özellikler barındıran yani anlam bakımından birbirinin karşıtı olan sözcüklere “Zıt Anlamlı Kelimeler” veya “Karşıt Anlamlı Kelimeler” denir.

–>Tüm kelimelerin zıt anlamlısı yoktur.

–>Eylemlerde de durum aynıdır. Bir eylemin olumsuzu o eylemin karşıtı sayılmaz.

Zıt Anlamlı Kelimeler İçin Tıklayınız

Terimler Sözlüğü İçin Tıklayınız

Nasıl Yazılır Kelimeleri İçin Tıklayınız

Atasözleri ve Anlamları İçin Tıklayınız

Deyimlerin Anlamı ve Cümle İçinde Kullanımları İçin Tıklayınız

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

BİR YORUM YAZIN

Soru: 53 + 4 kaçtır?


Basari Sıralamaları