İnançla İlgili Meseleler Konu Anlatımı

Karatay

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ayt konu anlatımı, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi tyt konu anlatımı , Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi yks konu anlatımı… Merhaba arkadaşlar sizlere bu yazımızda İnançla İlgili Meseleler  hakkında bilgi vereceğiz. Yazımızı okuyarak bilgi edinebilirsiniz..

İnançla İlgili Meseleler 

İnançla İlgili Felsefi Yaklaşımlar

Allah (c.c) insanı akıl ve irade sahibi bir varlık olarak yaratmış ve onun doğru karar vermesini ve davranmasını istemiştir. İnsan tevhid inancına aykırı davrandığında veya kötülük yaptığında Allah (c.c), peygamber ve kitap göndererek ona hakikati ve doğru yolu hatırlatmıştır.

İnsan, sürekli etrafında olup biteni düşünen ve bir anlam arayışında olan varlıktır. Çevresini ve kendi hayatını sorgulayarak hayata bir anlam kazandırmak ister. İnsanın bu arayışı bazen Allah’ın (c.c.) iradesine uygun olarak gerçekleşmiş ve insan doğru yoldan ayrılmamıştır. Bazen de vahyi dikkate almayan insanlar sadece akılları ile çözüm yolları aramış ve inançla ilgili farklı düşünce ve
felsefi yaklaşımlar benimsemişlerdir. Bu felsefi yaklaşımlardan bazıları teizm, deizm, materyalizm, pozitivizm, sekülarizm, agnostisizm ve ateizmdir.

Teizm, genellikle yaratıcı, aşkın ve mutlak bir Tanrı inancını savunan felsefi düşünceye denir. Bu düşünceyi benimseyen kişilere teist denir. Bu teistik yaklaşım Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet’in Tanrı anlayışlarını temsil ettiği için geniş kitlelerce benimsenmiştir.

Deizm, Tanrı’nın varlığına inanmakla birlikte Tanrı’nın yaratma dışında herhangi bir sıfatının olmadığına inanan düşüncedir. Bu düşünceye sahip kişilere deist denir. Deizm, Tanrı’nın âlemi yarattığını kabul eder fakat yarattıktan sonra âleme müdahalesini reddeder.

Agnostisizm, Tanrı veya metafizik gibi konuların akılla bilinemeyeceğini savunur. Tanrı’nın var olduğu akılla bilinemeyeceği gibi Tanrı’nın var olmadığı da akılla savunulamaz. Bu görüşü benimseyen kişiye agnostik denir.

Ateizm, Tanrı’ya inanmamak veya O’nun varlığını reddetmek anlamına gelir. Ateizm, teizme tepki olarak ortaya çıkmış bir akımdır. Ateizm, Tanrı’nın var olmadığını iddia eden veya Tanrı’ya inanmayan demektir. Bu görüşü savunan
kişiye de ateist denir.

Materyalizm, var olan her şeyin maddeden ibaret olduğunu, maddeden bağımsız fizik ötesi bir alanın (metafizik) bulunmadığını, bilinç, duygu, düşünce gibi unsurların maddeden kaynaklandığını, olup biten her şeyin sadece maddî sebeplerle açıklanabileceğini, sonuç olarak tabiatüstü bir gücün mevcut olmadığını ileri süren ateist düşünceye denir. Bu düşünceye sahip kişiye de materyalist
denir.

Pozitivizm, bilgimizin kaynağını yalnızca deney ve tecrübeye ile sınırlayan ve doğru bilginin ancak bu şekilde elde edilebileceğini savunan felsefi akımdır. Pozitivizm, bilgi elde etmede sadece deney ve gözleme dayandığı için bu isimle anılmıştır. Bu düşünceye göre gerçekliğe yalnızca deneyle ulaşılabildiğinden onun dışında kalan her çeşit ilahi ve metafizik bilginin epistemik (bilgisel) değeri bulunmamaktadır.

Sekülarizmin, sözlük anlamı ‘dünyevîleşmek’ demektir. Dünyevileşmek, insanın Tanrı ve dinden bağımsız olması ve siyasi, hukuki, ekonomik ve toplumsal alanlarda aldığı kuralları Tanrı ve dini herhangi bir otoriteye dayandırmamasıdır. Sekülarizm, insan aklının, özgür iradesinin ve seçiminin “kilise” otoritesinden ve egemenliğinden kurtarılması demektir. Sekülarizm, günlük hayatta
bireyin dinî bir otoriteye ihtiyaç duymadan yaşamasını öngörür.

Nihilizm, hiçbir şekilde varlık, bilgi, ahlak ve kural tanımayan ve bunların varlığından kuşku duyan bir anlayıştır. Bu anlayışa göre nihilizm, herhangi bir düşünce, değer, inanç ve toplumsal kurallara karşıdır. Bunların insan üzerindeki baskısını kabul etmedikleri için dine, ahlaka ve toplumsal kurallara başkaldırırlar. Bu görüşü savunan kişiye nihilist denir.

İslam düşüncesine göre evren ve insanın yaratılışında bir amaç vardır. Allah (c.c.) hiçbir şeyi oyun veya eğlence olsun diye yaratmamıştır. Allah’a (c.c.) iman eden bir Müslüman karamsarlığa düşmez. Bilinçli bir Müslüman yaptığı şeylerden sorumlu olduğunu bilir ve buna göre hareket eder. Yaptığı davranışların ahlaki bir değeri olduğunu bilen insan iyimserdir ve ümitvardır.

Müslüman kimse dünyanın imtihan yeri olduğunu unutmaz. Başına bir iş geldiğinde sorumluluklarını yerine getirir, elinden geleni yapar ve Allah’a (c.c.) tevekkül eder. Allah’tan (c.c.) hiçbir zaman ümit kesmez, karamsar olmaz.

Kötülük problemi, ateistlerin kendi düşüncelerini temellendirmek için kullandığı en önemli argümanlardan (delillerden) biridir. Atleistler, kötülük problemi ile Tanrı’nın var olduğunu savunan teistlerin iddialarını eleştirerek onların geçersiz veya yetersiz olduklarını ortaya koymaya çalışmışlardır. Ateistler, evrende var olan kötülüklerle iyi bir Tanrı’nın varlığını çelişkili olarak görerek
Tanrı’nın varlığını inkâr ederler.

Kur’an’a göre kötülüğün varlığı her şeyden önce insanların ahlaki anlamda sınanmaları için gereklidir. İnsanların hangisinin amel açısından iyi olduğunu ortaya koymak ve onları imtihan etmek için iyilik ve kötülük seçeneklerinin onlara açık olması gerekir. Kötülüğün nedeni konusundaki açıklamalardan biri de özgür irade sahibi olan varlıkların iradelerini iyiden değil de kötüden yana
kullanmalarıdır. Dolayısıyla ahlaki kötülük olarak adlandırdığımız kötülükler (savaş, öldürme, şiddet, zulüm) insanın kendi iradesini doğru bir şekilde kullanmamasından kaynaklanmaktadır.

Yeni Dini Hareketler

Yeni dinî hareketler 1970 yıllarda Avrupa’da ortaya çıkmıştır. Bu hareketlerin bir kısmını Hıristiyanlığın kendi içinden çıkan akımlar oluştururken diğerini Uzak Doğu’dan gelen akımları kapsamaktadır. Yaşadığımız bu dünyada ortaya çıkan ekonomik, politik, dinî istikrarsızlık ile çatışmalar yeni ve barışçıl bir dünya düzeni kurmak gibi bir iddia ile çok sayıda yeni dinî hareketlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Yeni dinî hareketlerin ortaya çıkmasının bir diğer nedeni ise sekülerleşmedir. Bilindiği gibi sekülerleşme 17. yüzyıldan beri Batı’da insanların düşünce ve fikirlerini etkilemektedir.

Teknolojinin ve kitle iletişim araçlarındaki gelişme, yeni dinî hareketlerin hızlı bir şekilde, farklı toplum ve coğrafyalara yayılmasını sağlamış hatta ülkemizde bile taraftar bulmasına neden olmuştur. Yeni dinî hareketler kıyametten önce barışın hüküm süreceğine, kıyametin kopuşu sırasında kendilerinin kurtarılacağına inanırlar. Bundan dolayı bu hareketlere Kıyamet Tarikatları denir.
2000’li yıllarda yaygınlaştığı için Milenyum Tarikatları adı da verilmektedir.

Din İstismarı; dini, şahsi çıkar, siyasi menfaat veya nüfuz sağlamak için kullanmaya, gizli emellerin üzerini dinle örtmeye veya gizlemeye denir. “Din istismarı”, din sömürüsü yapmak, dine dair kavramlar ve değerler yoluyla insanları aldatarak maddi veya manevi çıkar elde etmek yani kendi menfaatleri için dini kullanmak demektir.

Dinî olduklarını ve İslam’ı temsil ettiklerini iddia ederek bozgunculuk yapan, kan döken FETÖ, DEAŞ, el-Kaide, Boko Haram gibi terör örgütleri, en büyük zararı Müslüman toplumlara, birlik ve beraberliğimize, geleceğimize ve gençlerimize vermektedir. Din istismarının yaşanmasının en önemli nedenlerinden biri bilgisizliktir. Müslümanlar, İslam’ı sağlam kaynaklardan öğrenerek aklını,
idrakini ve iradesini bir başkasının emel ve ideallerine teslim etmemeli, taklit kültüründen uzak durarak din istismarcılarına fırsat vermelidir.

İslamofobi, İslam ve Müslümanlara karşı kin, nefret veya düşmanlık besleme veya onlara güvenmeme, onlardan şüphe duyma, İslam’dan korkma şeklinde tanımlanabilir. Batı’nın İslam karşıtlığı propagandası, İslomofobik tutum ve davranışlar İslam dininin gerçek öğretisine göre değil bazı Müslüman ülkelerdeki yanlış davranışlar üzerinden yapılmaktadır. Avrupa’da yükselmekte olan
İslamofobi, yabancı düşmanlığı ve göçmenlere yönelik saldırılar ile el-Kaide, Deaş, Boko Haram gibi terör gruplarının terörist saldırıları da Müslümanlar ile Batılılar arasında çatışma senaryoları ve teorilerini savunanların görüşlerine hizmet etmektedir.
İslam’ın birincil kaynaklardan doğru bir şekilde bilinmemesi ve araştırılarak öğrenilmemesi ve bazı kötü niyetli söylemler İslamofobinin sebeplerinin başında yer alır. İslam dininin terörle birlikte anılmaması ve Müslümanlara yönelik ırkçı ve İslamofobik tutumlarla karşılaşmamak için İslam’ı, Kur’an ve Sünnet’ten öğrenilmesi zorunludur. Ayrıca Müslümanların, İslam’ı doğru bir şekilde yaşaması ve diğer insanlara bu konuda iyi ve güzel örnekler sunması gerekmektedir.

Kur’an’dan Mesajlar: En’âm Suresı 59. Ayet Ve Lokman Suresı 27. Ayet

En’âm Suresi 59 ve Lokman Suresi 27. Ayetlerde;

“Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır; onları O’ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O’nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. O, yerin karanlıklarındaki tek bir taneyi bile bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.” (En’âm Suresi 59)

“Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha ona katılsa, Allah’ın sözleri (yazmakla) yine de tükenmez. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Lokmân Suresi 27)

En’âm Suresi 59. Ayette Verilen Mesajlar:

Gayb” kelime anlamı olarak “bilinmeyen, görünmeyen” anlamına gelir. Yani bir saniye sonrasında nelerin olacağını bilmek, gelecekte nasıl bir şeyin insanı beklediğini bilmek, insanın ne zaman öleceğini bilmek vs. hepsi gaybi bilgilerdir ve bu bilgileri ancak Allah bilebilir. Bir insanın ne zaman öleceğine, yarın başına nelerin gelebileceğine dair kimse bilgi veremez. Geçmişte, kehanetle uğraşan insanlar, yanlarına gelenlere birtakım bilgiler verdiklerini iddia ederlerdir. Günümüzde ise aynı özelliği “din istismarı” yapmak veya insanları kandırmak için kullanan kişiler vardır. Nitekim yakın zamanda medyada bununla ilgili çok sayıda habere tanık olduk.

Aslında insan, kendisine “rehber” olarak gönderilen Kur’an’ı Kerim ile daha yakın olursa, başkalarının söylediklerine kanmaz. En’âm Suresi 59. Ayette verilen mesajlar da aslında tam olarak bugünü anlatan mesajlardır. Allah (c.c) dışında görünmeyen bir şey hakkında bilgi sahibi olan hiçbir kimse yoktur. Nitekim Kur’an’ı Kerim’de Hz. Muhammed’e (s.a.v) hitaben şöyle emredilmektedir;

(Onlar): “Doğru iseniz bu tehdit ne zaman olacak?” diyorlar

De ki: “(O’na ait) bilgi, Allah’ın yanındadır. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.” (MÜLK/25-26)

Müşrikler, Peygamber efendimizin yanına gelecek, kıyametin ne zaman kopacağını sorarlardı. Peygamberimiz, insanları Allah’a ibadet edin, yoksa kıyamet gününün azabı sizin üzerinize olacak dediğinde, inanmak istemeyen insanlar biraz da alaycıl şekilde “o zaman kıyametin ne zaman kopacağını söyle!” derlerdi. Bunun üzerine Allah (c.c) Hz. Muhammed’e (s.a.v) yeni bir ayet göndererek De ki: “(O’na ait) bilgi, Allah’ın yanındadır. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.” (Mülk-26) kendisinin bu konuda bilgi sahibi olmadığını söylemesini emretmektedir.

En’âm Suresi 59. Ayette verilen mesajlar da bu ayeti tasdikleyen bir ayettir. Yani gaybı-bilinmeyeni ancak Allah bilir. Tüm bunların yanında ayette Allah’ın ilminin derinliğinden de söz edilmektedir. Burada biz Müslümanlar için önemli mesajlar vardır. Bu mesajlar;

Nerede olursak olalım, yaptığımız her şeyi Allah bilir ve görür,
Allah’ın ilmi sadece görünenlerle sınırlı değil, insan olarak göremediğimiz her şeyi de görür,
Biz insanlar, sadece gördüklerimizi veya bildiklerimizi biliriz. Ama Allah (c.c) karada ve denizde ne varsa hepsini bilir.
Allah (c.c) yerin altında ne varsa bilir. Öyle ki karanlık bir mağarada, kapkara bir taşın üzerinde yürüyen karıncanın ayak seslerini de duyar, insanın yapmadığı sadece düşündüğü şeyleri de Allah bilir. Allah, kalplerde gizli olanı da açık olanı da bilendir.

Lokman Suresi 27. Ayette Verilen Mesajlar:

Bu ayet-i kerimede Allah’ın kudret ve gücünden, ilim ve hikmetinden bahsedilmektedir. Allah’ın ilmi sınırsızdır. Ayette de söylendiği gibi eğer tüm denizler bir araya gelip mürekkep olsa ve tüm ağaçlar bir araya gelip kalem olsalar bile yine de Allah’ın ilmi yanında eksik kalırlar. Bu ayette Allah’ın ilminin çokluğuna vurgu yapılırken sadece var olan deniz ve ağaçlardan söz edilmemektedir. “Arkasından yedi deniz katılarak (mürekkep olsa) yine Allah´ın sözleri (yazmakla) tükenmez” denmektedir. Yani yeryüzünden var olan tüm denizlere ek olarak yedi deniz daha gelse bile Allah’ın sözlerini yani hikmetlerini ve ilmini yazmaya güç getiremezler.

Kur’an’ı Kerim’in tüm ayetlerinde insanlar için önemli bilgiler vardır. En’âm Suresi 59 ve Lokman Suresi 27. Ayetlerde verilen mesajlar da yine insanların nasıl bir Rabbe iman ettiklerini anlatan mesajlarla doludur. Hz. İbrahim’e (a.s) “Senin Rabbin ne yapar?” diye soran Nemrut’a “Benim Rabbim, güneşi doğudan doğurur, batından batırır. O hem öldürür hem de diriltir” şeklinde cevap veren Hz. İbrahim (a.s) Allah’ın (c.c) güç ve kudretini en iyi şekilde açıklamıştır. Biz Müslümanlara düşen görev de aynı şekilde olup Allah’ın kudreti ve gücü hakkında zerre kadar şüpheye yer vermemiz gerekir.

TYT Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Konuları Konu Dağılımı için tıklayınız.

AYT Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Konuları Konu Dağılımı için tıklayınız.

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 3 YORUM
  1. Nergiz dedi ki:

    Hocam kitaptan daha iyi yazmissiniz kitaptan okuyupta anlamadim fakat burdan okuyunca daha cok anladim konuyu, elinize saglik.

  2. Naz dedi ki:

    Ellerinize sağlık

  3. Sinan Özdemir dedi ki:

    Harikasınız Serdar Hocam💯 SAYGILAR

BİR YORUM YAZIN

Soru: 4 + 4 kaçtır?


Basari Sıralamaları