KPSS Ortaöğretim Atatürk Dönemi İç ve Dış Politikalar Konu Anlatımı

Karatay

KPSS Atatürk Dönemi İç ve Dış Politikalar Konu Anlatımı, KPSS Ortaöğretim Tarih Konu Anlatımı, KPSS Konu Anlatımı, KPSS Ortaöğretim Konu Anlatımı, Atatürk Dönemi İç ve Dış Politikalar Konu Anlatımı, Atatürk Dönemi İç ve Dış Politikalar Konu Anlatımı

Atatürk Dönemi İç ve Dış Politikalar

Atatürk Dönemi İç Politikalar

İkinci Büyük Millet Meclisinin Açılması

Lozan Barış Görüşmeleri devam ederken devlet sisteminin nasıl olacağı ve barıştan sonra izlenecek politika konusunda milletvekilleri arasında sert tartışmalar yaşanmış, bunu fırsat bilen Avrupalı devletler görüşmeleri keserek gelişmeleri beklemeye başlamışlardır. Hatta bu dönemde yeni bir savaşın çıkması bile gündeme gelmiştir.

Bu durum üzerine Mustafa Kemal Meclisin yenilenmesini istemiş, 1 Nisan 1923’te seçimlerin yenilenmesi kararı alınmış ve seçimler sonucu ikinci Türkiye Büyük Millet Meclisi 11 Ağustos 1923’te toplanmıştır.

1 Ekim 1927’ye kadar görevde kalan bu Meclis, inkılaplarin yapılmasında önemli rol oynamıştır.

Halk Fıkrasının Kuruluşu

Yeni Türk devletinin ilk partisi olan Halk Firkası, 9
Eylül 1923’te Mustafa Kemal tarafından kurulmuştur.

Fırkanın Kuruluş Nedenleri
– Yapılması düşünülen inkılapları bir kadro eliyle yürütme isteği
– Halk ile devlet arasında bağ kurma fikri
– Ülke sorunlarını disiplinli bir topluluk vasıtasıyla çözme düşüncesi

Fırkanın Genel Başkanı Mustafa Kemal, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin tüm şubelerini Halk Fırkasına bağlayarak yurt geneline yayılmasını sağlamıştır.

10 Kasım 1924’te parti isminin başına Cumhuriyet kelimesi eklenmiş, 1931 yılındaki kurultayda ise cumhuriyetçilik, laiklik, halkçılık, milliyetçilik, inkılapçılık, devletçilik ilkeleri ana ilkeler olarak kabul edilmiştir. Bu ilkeler 1937 yılında anayasada yerini almıştır.

Fırkanın ikinci kongresinde Mustafa Kemal tarafından Nutuk okunmuştur (1927).

Halk Fırkasının İlkeleri
– Egemenlik milletindir.
– TBMM’nin üstünde hiçbir güç yoktur.
– Kanunların yapılmasında ve uygulanmasında milli egemenlik esasları içinde çalışılacaktır
– Saltanatın kaldırılması hakkında karar, değişmez ilkedir.

Ordunun Siyasetten Ayrılması

Milli Mücadele’nin çetin şartları, komutanlık ve milletvekilliği görevlerinin aynı kişide toplanmasına ortam hazırlamıştı. Ancak Mustafa Kemal, savaş döneminin bitmesi ile bu uygulamanın sona ermesi gerektiğini savunmuş ve kendisine bağlı komutanların vekillikten ayrılmasını istemiştir.

9 Aralık 1923’te çıkarılan bir kanun ile genel seçimlerin ilanından on beş gün önce bütün ordu mensuplarının istifa etmeleri ya da ayrılmaları hâlinde mebus seçilebilecekleri şartı getirilmiştir. O esnada mebus bulunan ordu ve kolordu kumandanlarının kazanılmış hakları saklı tutulmuştur. Mebusluğu devam eden I. Ordu Müfettişi Kâzım Karabekir 28 Ekim 1924’te, I1. Ordu Müfettişi Ali Fuat Paşa 30 Ekim 1924’te müfettişlik görevlerinden istifa ederek
mebusluk görevlerine devam etmişlerdir.

Çok Partili Hayata Geçiş Denemeleri

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (17 Kasım 1924)

Saltanatın kaldırılması ve cumhuriyetin ilanından sonra görüş ayrılıkları giderek artmış ve bazı inkılapların uygulanma şeklini benimsemeyen Kâzım Paşa, Rauf Bey, Refet Bey, Adnan Bey, Ali Fuat Paşa gibi bazı milletvekilleri Cumhuriyet Halk Fırkası ile anlaşmazlığa düşmüşlerdir. Bunun üzerine 17 Kasım 1924’te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kurulmuştur.

Bu parti Türk devletinin ikinci siyasi partisi, ilk muhalefet partisidir.

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının Programı ve İlkeleri

Bireysel özgürlükler korunacak.
Vekil seçimlerinde tek derece usulü uygulanacak.
Milletin açık vekâleti alınmadıkça, anayasa değiştirilmeyecek.
Ademimerkeziyet esası kabul edilecek (Yerinden yönetim uygulanacak.).
Cumhurbaşkanı olan kişinin milletvekilliği kaldırılacak.
Bütçeden maaş alan devlet görevlilerinin siyasi partilere üye olması engellenecek.
Dinî düşünce ve inançlara saygılı olunacak.
Serbest ekonomi politikası (liberalizm) uygulanacak.
Hükûmete ait çiftlik ve araziler topraksız köylülere verilecek.

Parti inkılaplara bağlı kalacağını belirtmesine rağmen yapılan konuşma ve faaliyetler ülke bütünlüğünün ve inkılapların tehlikeye düşmesine neden olmuştur.

İlk şubesini Urfa’da açmıştır.

Şeyh Sait Ayaklanması ‘nın çıkması ve ayaklanmaya bazı parti mensuplarının karışması nedeniyle parti, 3 Haziran 1925’te (Bazı kaynaklarda 5 Haziran) kapatılmıştır.

Fırkanın kapatılmasıyla çok partili hayata geçiş süreci kesintiye uğramıştır.

Nasturi İsyanı

1924te Hakkâri ve civarında yaşayan Hristiyan bir grup olan Nasturilerin çıkardığı isyan hareketidir. İsyanın çıkışında ve yayılmasında İngiltere’nin büyük etkisi vardır. İngiltere’nin bu isyanı desteklemesinde temel etken, bölgede karışık bir ortam oluşturarak Musul konusunu lehine çözme isteğidir. İsyan 1926’da bastırılmış, Nasturiler İngiliz yönetimindeki Irak’a sığınmışlardır.

Şeyh Said Ayaklanması (13 Şubat 1925)

Ayaklanmanın başlamasında İngiltere’nin yürütttüğü casusluk faliyetleri etkili olmuştur. Cumhuriyet rejimini ve inkılapları hedef almıştır.

İsyan 13 Şubat 1925’te Elazığ’ın Eğil bucağına bağlı Piran köyünde başlamış; Elazığ, Bitlis ve Muş’a kadar yayılmıştır. İsyanı bastırmayan Fethi Bey Hükumeti istifa etmiş, yeni hükumeti İsmet Paşa kurmuştur.

İsyanın Nedenleri
– Muhalefet partisinin olumsuz çalışmaları
– Türk Devleti’nin Musul’a müdahalesini engellemek isteyen İngilizlerin Güneydoğu’da karışıklık çıkarmak amacıyla buradaki yerli halkı devlet kurma yolunda kışkırtmaları
– Musul üzerine yürümek üzere olan Türk ordusunun iç meselelere kanalize edilmek istenmesi
– Laik Cumhuriyet’e ve inkılaplara karşı olanların bir araya gelmeleri
– Hilafet ve saltanatı geri getirme düşünceleri
– Doğu Anadolu’nun geri kalmışlığı ve din konusundaki hassasiyeti
– Halkın yeni devletin ilke ve inkılaplarını benimsemesi

İsyanın Sonuçları
– Türkiye’nin ilk muhalefet partisi olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası isyanda rolü olduğu gerekçesiyle kapatılmıştır.
– Şeyh Sait İsyanı, Türkiye’de çok partili hayata geçiş için ortamın uygun olmadığını ve henüz demokrasinin tam anlamıyla uygulanamayacağını göstermiştir.
– İngiltere bu isyanı kullanarak Musul sorununun Türkiye aleyhine çözümlenmesini sağlamıştır.
– Doğu Anadolu’da bozulan huzuru yeniden sağlamak için Takrir-i Sükün Kanunu (Huzur ve Güvenliği Sağlama Kanunu) çıkarılmıştır. (4 Mart 1925). Bu kanun 1929’a kadar yürürlükte kalmıştır.
– İstiklal Mahkemeleri yeniden kurulmuştur.
– Cumhuriyet rejimini yıkmaya yönelik ilk isyandır.
– Hükümet değişikliği nedeniyle İsmet İnönü, başbakan olmuştur.
– Bölgede kısmi seferberlik ilan edilmiştir.
– Kürt Teali Cemiyeti yöneticileri ve Şeyh Sait tutuklanarak istiklal mahkemelerine sevk edildi.
– Takrir-i Sükun Kanunu’yla hükümete geniş yetkiler verildi. İnkılapların yapması için imkân sağladı.

Mustafa Kemal’e Suikast Girişimi

6 Haziran 1926 Çarşamba günü İzmir’e gitmek üzere seyahatte bulunan Gazi Mustafa Kemal Paşaya suikast yapacakları ihbarı üzerine, suikastı fiilen yapmakla görevli olanlar, suç vasıtaları olan bomba ve silahlarıyla birlikte yakalanmışlardır.

Suikast şebekesi, aylardan beri birtakım özel tertibat ile her ne olursa olsun Gazi’ye karşı suikast yapmayı ve bu suretle de hükümeti devirmeyi kararlaştırmıştı. Suikastı hazırlayanlar, Terakkiperver Cumhuriyet fırkasına mensup bazı kimselerdi. En önemli rolü oynayanlar Terakkiperver Fırkadan İzmit Milletvekili Şükrü Bey ile eski İttihat ve Terakkici Kara Kemal’di. Suikast önce Ankara’da tasarlanmış, Erzincan Milletvekili Sabit Bey’le Faik Bey’in müdahaleleri ile önlenmiş, daha sonra Bursa’da düşünülmüş, bu da uygun görülmeyerek İzmir’de gerçekleştirilmesine karar verilmiştir.

16 Haziran 1926’da İzmir’e gelmesi beklenen trenin gelmemesi sonucu Giritli Şevki durumu İzmir Valisine ihbar etmiş ve suikastçılar silahları ile birlikte yakalanmışlardır.

Suikast olayının Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası bir kısım mensupları ile ilgili bulunduğu ortaya çıkmış ve eski İttihat ve Terakkicilerin de bu olayın tahrik ve düzenleyicileri oldukları anlaşılmıştır. Amaçları, önce irticayı tahrik ve dini siyasete alet ederek Mustafa Kemal Paşa’yı iktidardan düşürmekti. Buna muvaffak olamayınca, İttihat ve Terakki’nin ileri gelenleri, Terakkiperver Fırkanın içindeki adamlarıyla suikast teşebbüsü hazırlıklarına girişmişlerdir. Kurulan İstiklal Mahkemesi, suçları sabit olanları idama mahkum etmiştir. 14 Temmuz 1926’da başta Ziya Hurşit, Laz İsmail, Gürcü Yusuf, Çopur Hilmi, Şükrü Bey, Ayıcı Arif, İsmail Canpolat olmak üzere 13 kişi idam edilmiştir.

Serbest Cumhuriyet Fırkası

– İkinci Muhalefet partisidir.
– Çok partili yaşama geçme düşüncesiyle Mustafa Kemal Paşa’nın teşviki ve desteğiyle Fethi (Okyar) Bey tarafından kurulmuştur.
– Partinin kurulmasında 1929’da ekonomik dünya krizi sırasında hükumetin uygulamalarına seçenek olacak yeni görüşmeler üretmek, mevcut hükumeti denetlemek ve halkın istek ve görüşlerini yönetime yansıtmak düşüncesi etkili olmuştur.

Amacı
– Demokrasinin bir unsuru olan çoğulculuğu gerçekleştirme isteği
– Hükumeti muhalefet bir organ ile denetleyebilme isteği
– Tek parti hakimiyetini son erdirme isteği
– 1929 Dünya Malı Krizi’nin etkilerini yeni mali modellerle azaltma ve hükumet harcamalarını kontrol etme isteği

Menemen Olayı (23 Aralık 1930)

Serbest Cumhuriyet Fıkrası’nın kendisini fethetmesinin ardından 23 Aralık 1930’da Derviş Mehmet adındaki isyancı ve Laz İbrahim, çevresine topladığı yandaşlarıyla birlikte halkın dini duygularını kullanarak Menemen’de olay çıkartmıştır.

İsyancılar kendilerine engel olmak isteyen küçük birliğine komuta eden, öğretmen asteğmen olarak vatani görevini yapmakta olan Mustafa Fehmi Kubilay’ı ve iki bekçiyi şehit etmişlerdir.

Olay üzerine bölgede sıkıyönetim ilan edilmiş ve isyanla ilgisi olanlar Mustafa Muğlalı başkanlığındaki Divan-ı Harpte yargılanmışlardır.

Bu olay cumhuriyet ve yeniliklerin tam olarak anlaşılmadığı ve yapılan yeniliklerin halka tam olarak anlatılamadığı sonucunu ortaya çıkarmış, çok partili yaşama geçiş denemelerine ara verilmiştir.

Bursa Olayı

Ezanın Türkçe okunmasına tepki gösterenlerin başlattığı bir olaydır. Atatürk ” bu olay din değil , dil meselesidir.” demiştir.

Atatürk Dönemi Dış Politikalar

1923-1930 Dönemi

Yabancı Okullar Sorunu

Lozan Antlaşması’ndan sonra Türk Hükûmeti, dini eğitim veren yabancı okullara karşı tavizsiz bir politika benimsemiştir.

3 Mart 1924’te kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile bütün okullar Türk Milli Eğitim Bakanlığına bağ-
lanmiş ve bu kanunun yükümlülükleri yabancı okullar için de uygulamaya konmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti, yabancı okulların öğretimini düzenlemek amacıyla 1926 yılinda Maarif Teşkilatı Kanunu’nu çikarmış ve bu kanuna göre yabancı okullarla ilgili bazı kararlar almıştır.

Buna göre;

– Yabancı okullar, Türk müfettişler tarafından denetlenecek,
– Tarih ve coğrafya dersleri Türkçe ve Türk öğretmenler tarafından okutulacak.
– Yabancı okullara tanınan ayrıcalıklar kaldırılacak ve Milli Eğitim Bakanlığından izinsiz okul kurulamayacak.

Bu kanunun çıikarılmasından sonra İngiltere, Fransa ve İtalya, Türk Hükümetinin yabancı okullardaki öğretim işlerine karışamayacağını iddia etmişlerdir. Amaçları, Türkiye’de özel haklar rejimini tekrar hayata geçirmek olduğundan bu tür iddia ve talepler Türk Hükâmeti tarafından şiddetle reddedilmiştir.

Okullardaki haçları ve Hristiyanlıkla ilgili tabloları indirmeyen Fransız ve İtalyan okulları kapatılmıştır. Bu uygulama Türkiye ile Fransa arasında notaların verilmesine, ülkeler arasındaki ilişkilerin gerginleşmesine neden olmuştur. Fransa ayrıca, yabancı okullar sorununu diş politikada görüşmeyi teklif etmiştir.

Türkiye ise yabancı okullar sorununu iç meselesi sayarak dış politikada görüşmeyi reddetmiştir.

Bu mesele, Fransa ile iyi ilişkiler kurulmasını geciktirmiştir.

Yeni Türk devletinin Lozan’dan sonra dış politikadaki ilk siyasi  başarısı yabancı okullar sorununun çözülmesi olmuştur.

Musul Sorunu ve Irak Sınırı

Musul, İngiltere tarafından Mondros Mütarekesi’nin 7. maddesine dayanılarak işgal edilmişti.

Kurtuluş Savaşı’nın başarıya ulaşmasından sonra gerçekleşen Lozan Barış Görüşmelerinde Musul Sorunu’nun İngiltere ile Türkiye arasında yapılacak ikili görüşmeler yoluyla çözülmesi kararlaştırılmıştır.

19 Mayis 1924’te başlayan Haliç (İstanbul) Konferansı’nda Türkiye; siyasi, tarihî, coğrafi, askeri, stratejik açıdan ve nüfus bakımından meseleyi değerlendirmiş, haklı gerekçeler ileri sürerek Musul’un Türkiye topraklarında kalmasını istemiştir.

İngiltere ise bir yandan Musul’un kendi mandaterliği altındaki Irak’a bırakılması konusunda ısrar ederken diğer yandan Hakkâri’ye kadar uzanan toprakları da talep etmiştir.

Bunun üzerine Haliç Konferansı, 5 Haziran 1924 ‘te sonuç alınamadan dağılmıştır.

Lozan Antlaşması’nın ilgili hükmü gereğince konu Milletler Cemiyetine gitmiş ve 30 Eylül 1924te görüşülmeye başlanmıştır. Bu görüşmeler sürerken Türk-İngiliz ilişkileri iyice gerginleşmiş ve Milletler Cemiyeti, Türkiye ile İngiltere arasındaki sınır anlaşmazlığına, 29 Ekim 1924’te Türkiye-lrak geçici Sinirini tespit ederek çözüm bulmuştur. Daha sonra sorunu çözmek üzere ilgili devletlerle görüşmeler yapılması için uluslararası bir komisyon oluşturulmuştur.

Milletler Cemiyeti Konseyi tarafından kurulan komisyon, konseye “Musul’un İngiltere mandası altındaki
lrak’ın bir parçası sayılması gerektiğini ve Türk – Irak sinirinin da Brüksel Hattı olarak adlandırılan sinıra
göre çizileceğini” bildiren bir karar almıştır.

Bu sırada Türkiye iç politikada, ülkenin doğusunda çıkan Şeyh Sait İsyanı ile uğraşmak zorunda kalmıştır.

Dış politikada yalnız kalan Türkiye, Sovyet Rusya ile yakınlaşarak 17 Aralık 1925’te tarafsızlık ve saldırmazlık antlaşması yapmıştır.

Ülke içerisinde yaşanan yeni yapılanma ve Şeyh Sait İsyanı gibi iç nedenler ile Misakımilli’den taviz vermek zorunda kalan Türkiye, Ankara Antlaşması’nı imzalamıştır.

Ankara Antlaşması (5 Haziran 1926)

Türkiye, İngiltere ve Irak Hükûmeti arasında imzalanmıştır.

Antlaşmaya göre;

Türkiye – Irak sınırı 29 Ekim 1924’te belirlenen Brüksel Hattı’na uygun olarak çizilecek. Musul, İngiltere mandası altındaki Irak’a, Hakkâri ise Türkiye’ye bırakılacak.

Musul petrol gelirlerinin % 10’u 25 yıl boyunca Türkiye’ye verilecek. Ancak daha sonra yapılan bir düzenleme ile Türkiye, bu paydan 500.000 İngiliz sterlini alarak vazgeçmiştir.

Nüfus Mübadelesi (Değişim-Etabli Sorunu)

Lozan Görüşmeleri’nde ele alınan konulardan biri olan mübadele sorunu büyük ölçüde hâlledilmiş ve iki devlet arasında bu konuda bir antlaşma yapılmıştı. Bu antlaşmada mübadelenin şartları hakkında hükümler bulunmaktaydı.

Ancak antlaşmaya göre 30 Ekim 1918 itibarıyla Batı Trakya Türkleri ile İstanbul’da yerleşmiş bulunan Rumların mübadele dışında bırakılması uygulaması, Türkiye ile Yunanistan arasında sorun çıkmasına neden olmuştur.

Yunanistan, İstanbul’da yaşayan Rumları mübadele kapsamı dışında tutmak istemiştir.

Türk Hükûmeti, Yunanistan’ın aksine İstanbul’da yerleşme niteliğinin Türk kanunlarına göre çözülmesi gerektiğini ve Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra İstanbul’a yerleşen Rumları yerleşik (etablı) saymayacağını belirtmiştir.
Türkiye ile Yunanistan arasındaki bu anlaşmazlık Milletler Cemiyetine götürülmüş ancak Milletlerarası Adalet Divanı da sorunu çözemeyince Türk -Yunan ilişkileri gerginleşmiştir.

Yunanistan, Batı Trakya  Türkleri ‘nin mallarına el koyarak buralara Türkiye’den gelen Rumları yerleştirmeye başlamış, buna karşılık Türkiye’de İstanbul  Rumları ‘nın mallarına el koymuştur.

Osmanlı Borçları Sorunu

Lozan Konferansı’nda çözülemeyen konulardan bir de Osmanlı borçları meselesi olmuştur.

Osmanlı Devleti’nin verdiği imtiyazlardan en fazla faydalanan devlet Fransa olduğundan 1928’de Paris’te bir antlaşma yapılmış ve Osmanlı borçlarının ödenmesi bir sisteme bağlanmıştır.

1929 Dünya Ekonomik Bunalımı ‘nın etkisiyle Türkiye milli paranın korunması için önlemler almıştır. Bu önlemler Osmanlı borçlarının ödenmesini güçleştirmiştir.

Bu dönemde ABD Cumhurbaşkanı Hoover bir moratoryum yayımlayarak borçların ödenmesini geciktirecek bir sistemi gündeme getirmiştir.

Türkiye de Hoover Moratoryumu’ndan yararlanmış ve borçların faizi indirilerek taksitlerle ödenebilecek yeni bir düzenleme yapılmıştır.

Türkiye, Osmanlı borçlarını 1954 yılına kadar ödemiştir.

Bu sorunlar dışında Türkiye’nin Adana – Mersin demir yolunu satın almak istemesi de iki ülke arasında anlaşmazlığa neden olmuştur. Bu sorun, 1929’da yapılan bir antlaşma ile Türkiye lehine sonuçlanmıştır.

Akdeniz Paktı

İtalya ‘nin Akdeniz’de oluşturduğu tehdit karşısında İngiltere, Türkiye, Yugoslavya ve Yunanistan arasında olabilecek herhangi bir saldırıya karşı askeri yardımlaşmayı öngören bir antlaşma imzalanmıştır.

Atatürk Dönemi’nde Yaşanan Bazı Önemli Olaylar

Bozkurt-Lotus Olayı

ürk gemisi Bozkurt ve Fransız gemisi Lotus’un 2 Ağustos 1926’da Ege Denizi’nde çarpışmaları kaza sonucu Bozkurt gemisinin batması ve sekiz Türk vatandaşının hayatını kaybetmesi olayıdır.

Konu, Uluslararası Adalet Divanında görüşülmüş; 7 Eylül 1927de Türk Hükümeti lehine karar çıkmıştır.

Razgrad Olayı

Bulgaristan’ın Razgrad kentindeki Türk ve Müslüman mezarlarının tahrip edilmesi sonucu çıkan olaylardır.
Bu olaya tepki olarak İstanbul’da mitingler düzenlenmiş, yabancıların mezarlarına gül bırakılmıştır.

Wagon Lits Olayı

İstanbul’daki bir Fransız demir yolu şirketinin Türk çalışanlarının işlerine, Türkçe konuştukları gerekçesiyle son verilmiştir.

Bu olay üzerine İstanbul Üniversitesi öğrencileri şirketi basmışlar ve çevreye Türk bayrakları asmışlardır.

KPSS Ortaöğretim Tarih Konuları için tıklayınız.

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

BİR YORUM YAZIN

Soru: 36 + 2 kaçtır?


Basari Sıralamaları