Salmak Kelimesinin Zıt-Karşıt Anlamlısı (TDK)

Karatay

Salmak Kelimesinin Zıt Anlamlısı nedir, Tutmak Kelimesinin Zıt Anlamlısı nedir,Salmak Kelimesinin Karşıt Anlamlısı nedir, Tutmak Kelimesinin Karşıt Anlamlısı nedir,Salmak nasıl yazılır tdk, Salmak anlamı tdk, Tutmak nedir,Tutmak nasıl yazılır tdk, Tutmak anlamı tdk, Tutmak nedir,

Sizlere bu yazımızda –Salmak– kelimesinin zıt-karşıt anlamlısı hakkında bilgi vereceğiz. 

Salmak kelimesinin zıt (karşıt) anlamlısı Tutmak

Türk Dil Kurumu’na göre Salmak kelimesinin anlamı:

1. -e, -i Bağımlılığına, tutukluluğuna veya baskı altındaki durumuna son vererek serbest kılmak, bırakmak, koyuvermek:
      “Derhâl kapının zincirini salıvererek kanadı arkasına kadar açtı.” – Ercüment Ekrem Talu

2. -e, -i Yollamak, göndermek:
      “Bununla beraber peşine adam salmak gerekir.” – Aka Gündüz

3. -e, -i Koymak, katmak:
      “Halk ruhunun benliğinizde yeniden uyanıp hararetini gönlünüze saldığını duyarsınız.” – Refik Halit Karay

4. -e, -i Sürmek:
      “Bunun içindir ki dal budak saldı, yemiş vermeye başladı.” – Ruşen Eşref Ünaydın

5. -e, -i Uğratmak:
      Başını derde salmak.

6. -e, -i Vergi yüklemek:
      Ona elli bin lira salmışlar.

7. -e, -i Üzerine yürütmek:
      Tazıyı tavşana salmak.

8. -e Saldırmak:
      “Aç kurt, yılana da salar, taşa da, dedi.” – Memduh Şevket Esendal

9. -e, -i Sarkıtmak:
      Soğutmak için kuyuya su kabı saldı.

10. -e, -i, denizcilik Gemi demir üzerinde dört yana dönmek.

11. -i, mecaz Bakmamak, ilgilenmemek, özen göstermemek.

Türk Dil Kurumu’na göre Tutmak kelimesinin anlamı:

1. -i Elde bulundurmak, ele almak:
      “Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu.” – Ömer Seyfettin

2. -i Ele geçirmek, yakalamak:
      “Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı.” – Ömer Seyfettin

3. -i Avlamak:
      “Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz.” – Refik Halit Karay

4. -i Yanında bulundurmak, alıkoymak:
      Siz gelinceye kadar çocuğu ben tutarım!

5. -i Hürriyetinden yoksun bırakıp bir yere kapamak, tevkif etmek:
      “Vahşidir, hiçbir zaman onu kafeste tutmak mümkün değildir.” – Sait Faik Abasıyanık

6. -i Kaplamak:
      “Tabanı otuz, otuz beş metre kadar tutan bir eşkenar üçgen biçimindedir.” – Tarık Buğra

7. -i Kırağı, çiğ veya kar bir yüzeyde görünür durumda olmak, kalmak:
      “Şu yağan kar bir tutsun, seyreyle sen ertesi gün çocukları.” – Sait Faik Abasıyanık

8. -i Denetimi ve yetkisi altına almak.

9. -i Desteklemek, birinden yana çıkmak.

10. -i Benimsemek, beğenmek:
      “Ama öylelerini de çevresinde kimse sevmemiş, tutmamıştır.” – Tarık Buğra

11. -i Gereğini yapmak, yerine getirmek:
      Verdiği sözü tutmuş, vaktinde gelmişti.

12. -i Uygun gelmek, çelişmez olmak:
      “Bir talih eseri olarak ondan gelen cevap benim kendi bulduklarımı tuttu.” – Reşat Nuri Güntekin

13. -i Kapatmak, sarmak.

14. -i Hizmetine almak veya kiralamak:
      “Burada bir kat tuttum. Yazı geçireceğim.” – Peyami Safa

15. -i Bir işe herhangi bir anlayışla girişmek:
      Yapıyı geniş tuttu.

16. -i Beddua, dua, ah vb. etkisini göstermek, gerçekleşmek, yerine gelmek, varmak:
      “Avradın ilenci tutarsa senin iki gözün kör olacak.” – Memduh Şevket Esendal

17. -i Ulaşmak, varmak:
      “Hayvanlar, Bağdat Caddesi’ni tutmuş, çalakamçı ilerliyor.” – Sermet Muhtar Alus

18. -i Para toplamı …-e varmak, değeri olmak:
      Aldığım şeyler bin lira tuttu.

19. -i, halk ağzında Uğramak:
      Vapur İzmir’i tutmayacakmış.

20. -i Herhangi bir durumda bulundurmak:
      “Seksen bir yaşında da olsa çalışmak insanı zinde tutuyor.” – Haldun Taner

21. -i Varsaymak, farz etmek:
      “Haydi tutalım babasının bir günahı vardı, çekti.” – Memduh Şevket Esendal

22. -e, -i Hedef olarak almak:
      Taşa tutmak.

23. -e, -i Alacağa veya vereceğe saymak:
      On bin lirayı borcunuza tuttum.

24. -e, -i Yaklaştırmak:
      “Biraz toz olsa mendilini burnuna tutar.” – Abdülhak Şinasi Hisar

25. -i Kullanmak:
      Yaşmak tutmak. Ustura tutmak.

26. -i Bağlamak:
      “Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım.” – Bekir Sıtkı Erdoğan

27. nesnesiz Beklenen sonucu vermek:
      “Toprağa atılan her tohum bir ümittir. Tohum ya tutar ya tutmaz. Ya yeşerir ya yeşermez.” – Şevket Rado

28. nesnesiz İş görebilmek:
      “Eli ayağı tutsun, açlıktan ölmesin, yeterdi ona.” – Tarık Buğra

29. nesnesiz Sürmek, zaman almak:
      Bu iş iki saat tuttu.

30. nesnesiz Yapışarak veya sokularak çıkmaz olmak:
      Boya tutmadı. Çivi iyi tuttu.

31. -i Bir şeyi kullanması için uzatmak:
      “Kucaklaşma sahanlıkta başlar ve ayakkabılarını çıkarıp karısının tuttuğu terliklerini giyene kadar Serdar’ın kolları boynunda kalır.” – Tarık Buğra

32. -i Sunmak:
      Konuklara şeker tutmak.

33. -i İşgal etmek.

34. -i İzlemek:
      “Tepeden inince Değirmendere’ye hâkim bir iz tutacaksınız.” – Refik Halit Karay

35. -i Bırakmamak:
      “Baba sesini çıkarmadı hatta öksürüğünü bile galiba tuttu.” – Peyami Safa

36. -i Sarmak, bürümek:
      “Hey başları duman tutmuş dağlar, hey!” – Halk türküsü

37. -i Asılmak, kuvvetlice sarılmak:
      “Üç kişi tutarlarmış da onu pencerenin önünden çekemezlermiş.” – Peyami Safa

38. -i Bir kimsenin yerini almak:
      “Bak azizim, dedim, ben senin yerini tutamam.” – Yakup Kadri Karaosmanoğlu

39. -i Otobüs, vapur, uçak vb. hasta etmek.

40. -i Herhangi bir durumda kalmasını sağlamak:
      Kapıyı açık tutmayın.

41. -i Bir yerde kalmasını sağlamak.

42. -i Bir sanat eseri geniş ilgi görmek:
      “Eğer piyes tutar da alkışlanırsa bir yazara yakışacak bir kıyafet giymeliydim.” – Cahit Uçuk

43. -i Biriktirmek, tasarruf etmek:
      “Sen metelik tutuyorsun gibi geliyor bana. Ay başına kadar bana ödünç versene.” – Memduh Şevket Esendal

44. -i Askerlikte, bankacılıkta durdurmak, blokaj.

45. -i Başlamak:
      “Kadınların başında gördüğünüz bürümcükten, iç çamaşırlarından tutunuz da entarilik kaba pamuklulara kadar hepsi Osmanlı malı idi.” – Falih Rıfkı Atay

46. -i Bir şey düşünmek:
      Herkes aklından bir sayı tutsun.

47. -i, spor Takım oyunlarında karşı takımdaki bir oyuncuyu yakından izlemek, markaja almak.

NOT : İki kelimenin (kökeni ne olursa olsun) anlamdaş, yakın anlamlı veya zıt anlamlı olabilmesi için aynı anlam özelliğini taşımaları gerekir.Zıt anlamlılık ile olumsuzluk birbiriyle karıştırılmamalıdır.

Zıt Anlam Nedir?

Birbiriyle çelişen özellikler barındıran yani anlam bakımından birbirinin karşıtı olan sözcüklere “Zıt Anlamlı Kelimeler” veya “Karşıt Anlamlı Kelimeler” denir.

–>Tüm kelimelerin zıt anlamlısı yoktur.

–>Eylemlerde de durum aynıdır. Bir eylemin olumsuzu o eylemin karşıtı sayılmaz.

Zıt Anlamlı Kelimeler İçin Tıklayınız

Terimler Sözlüğü İçin Tıklayınız

Nasıl Yazılır Kelimeleri İçin Tıklayınız

Atasözleri ve Anlamları İçin Tıklayınız

Deyimlerin Anlamı ve Cümle İçinde Kullanımları İçin Tıklayınız

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

BİR YORUM YAZIN

Soru: 20 + 2 kaçtır?


Basari Sıralamaları