Solunum Konu Anlatımı
Biyoloji ayt konu anlatımı, Biyoloji tyt konu anlatımı , Biyoloji yks konu anlatımı… Merhaba arkadaşlar sizlere bu yazımızda Solunum hakkında bilgi vereceğiz. Yazımızı okuyarak bilgi edinebilirsiniz..
Solunum
Canlılar yaşamsal faaliyetlerini gerçekleştirebilmek için enerjiye ihtiyaç duyarlar. Hücre zarından geçiş olaylarından bazıları, hareket, sinirsel iletim gibi pek çok yaşamsal faaliyet ATP harcanarak gerçekleştirilir. Bu ATP’nin eldesi ise besinlerin parçalanması ile sağlanır. Besin moleküllerinin kimyasal bağlarında bulunan enerji, çeşitli enzimler yardımıyla ve bazı reaksiyon zincirleri sonucunda ATP’ye ve ısıya dönüştürülür.
Her üç olay da canlı hücreler içerisinde meydana gelir ve canlının ihtiyaç duyduğu enerjinin üretimini sağlar.
Fermantasyon
Glikoz moleküllerinin etil alkol, laktik asit, asetik asit gibi organik moleküllere kadar parçalanmasıdır. Oluşan moleküller yeterince küçük değildir yani koparılan bağ sayısı azdır. Bu nedenle fermantasyon sonucu oluşan ATP, solunum tepkimelerine göre oldukça azdır.
Bilmemiz gereken 2 çeşit fermantasyon vardır:
Etil alkol fermantasyonu
Laktik asit fermantasyonu
Her iki fermantasyon da glikoliz evresi ile başlar ve her ikisinin de tamamı sitoplazmada gerçekleşir.
Etil Alkol Fermantasyonu
1 molekül glikozdan 2 molekül etil alkol, 2 CO2 , ATP ve ısı elde edilmesidir.
Pirüvik asit 3C’lu bir bileşikken etil alkol 2C’ludur. Bu nedenle pirüvik asit molekülü C (karbon) kaybeder ki bu da CO2 çıkışı ile sağlanır. Bu aşamada asetaldehit adı verilen bir ara molekül oluşur. Ayrıca üretilen ve tüketilen ATP sayıları önemsizdir.
NAD molekülü glikolizde yakaladığı hidrojenleri Asetaldehit molekülüne aktararak yükseltgenir. Yani etil elkol fermantasyonunda son elektron alıcısı asetaldehittir.
Etil alkol fermantasyonu prokaryot ya da ökaryot bazı hücrelerde gerçekleşebilir. Üzüm suyunu sirkeye dönüştüren bakteriler, bira mayası, bazı bitki tohumları etil alkol fermantasyonu yapabilirler. Bira mayasının oksijensiz ortamda etil alkol fermantasyonu yapması sonucu oluşan CO2 , mayalanan hamurun kabarmasına neden olur. Uyku halindeki bazı tohumlarda oksijenli solunum yerine etil alkol fermantasyonu yapılır.
Laktik Asit Fermantasyonu
Glikolizin son ürünü olan piruvattan laktik asit oluşmasıdır. Yoğurt bakterilerinde, yeterli O2 gelmediği durumlarda omurgalıların kas hücrelerinde gerçekleşir.
– Turşu ve salamura zeytin üretiminde de laktik asit fermantasyonundan yararlanılır. Bazı sucuk ve salamlar da laktik asit fermantasyonu ile olgunlaştırılır.
– Laktik asit fermantasyonu sonucunda 1 molekül glikozdan 2 molekül laktik asit oluşur. Toplam 4 ATP (net 2 ATP) sentezlenirken bir miktar ısı açığa çıkar.
– Laktik asit birikimi yorgunluğa neden olur. Yoğurt yediğimizde uykumuzun gelmesi laktik asitten dolayıdır.
– Yoğun egzersizlerde çizgili kaslarımızda laktik asit birikir. Bu da yorgunluğa neden olur. Yorgunluğun ana sebeplerinden biri kas içi pH’nın düşmesidir.
– Dinlenme ile kaslarımıza yeterli oksijen geldiğinde laktik asit piruvata dönüştürülür. O2’li solunumda kullanılır. Yorgunluk hissi de ortadan kalkar.
Oksijenli Solunum (Aerobik Solunum)
Oksijenli solunum, aerobik solunum olarak da bilinir. Organik besinlerin Oksijen yoluyla ATP elde etme işidir. Hücrede besinlerdeki kimyasal enerjinin oksijen kullanarak açığa çıkarılması demektir. Biyoloji ders kitapları sık sık hücresel solunum sırasında glikoz molekülü başına 38 ATP molekülü (2 glikolizden, 2 Krebs döngüsünden, 34 kadar elektron taşıma sisteminden) üretildiğini söylese de[1] sızıntılı zarların yanı sıra mitokondriyal matrikse pirüvat ve ADP hareketinin maliyetinden dolayı bu sayıya asla ulaşılmaz, mevcut tahminler glikoz başına 29 ilâ 30 ATP dolayındadır.[1]
C6H12O6 (s) + 6 O2 (g) → 6 CO2 (g) + 6 H2O + 32 ATP
Üç şekilde incelenir:
Glikoliz (sitoplazmada)
Krebs devri (Karbon(C) yolu tepkimeleri) (mitokondrinin matriksinde)
Elektron taşıma sistemi (Hidrojen(H) yolu tepkimeleri) (mitokondrinin kristasında)
Glikoz
Bütün hücresel solunum tepkimeleri glikoliz ile başlar. Glikoliz, glukozun hücrenin sitoplazmasında enzimlerle 2 molekül piruvata (pirüvik aside) yıkıldığı evredir. Glikozun aktifleşmesi ve reaksiyonun başlayabilmesi için aktivasyon enerjisi olarak 2 ATP harcanır.
– Bir glikoz molekülü başına, substrat düzeyinde fosforilasyon ile toplam 4 ATP üretilir. Net kazanç 2 ATP’dir. 2 NAD+ indirgenir yani 2 NADH+H+ oluşur.
– Sitoplazmada gerçekleşir.
– Oksijene gerek duyulmaz. CO2 kullanılmaz ve de oluşmaz.
– Glikoliz, hemen hemen tüm canlılarda sitoplazmada aynı enzimlerle gerçekleşir. Bunun nedeni her aşamada görev alan enzimlerin tüm canlılarda bulunmasıdır.
– Glikolizin son ürünü olan piruvatlar ve NADH’lar ortamda oksijen varsa, mitokondri matriksine (mitokondri iç sıvısına) geçer. (Oksijenin dolaylı etkisi)
Krebs Döngüsü
Sitrik asit döngüsü de denir. Karbondioksit çıkışının olduğu evredir. Substrat düzeyinde fosforilasyon ile az sayıda ATP sentezi gerçekleşir. NAD ve FAD molekülleri hidrojen yakalayarak indirgenir.
Sitoplazmada glikoliz sonucu oluşan pirüvik asit molekülleri mitokondriye girerek Asetil Co-A molekülüne dönüştürülür. Pirüvik asit 3C’lu,Asetil Co-A ise 2 C’ludur; bu nedenle CO2 çıkışı gerçekleşir. Bu esnada NAD molekülü de hidrojen alarak indirgenir, NADH ‘ye dönüşür. Bu evre Krebs’e hazırlık olarak da tanımlanabilir.
Krebs döngüsünde NAD’den başka bir hidrojen taşıyısı daha görev yapar: FAD (Flavin Adenin dinükleotid). NAD kadar fazla sayıca kullanılmasa da bu molekül de hidrojenleri ETS’ye taşır.
Krebs döngüsü reaksiyonları enzimatik özelliktedir ve ökaryotlarda mitokondrinin sıvı kısmı olan matrikste; prokaryotlarda ise sitoplazmada gerçekleşir.
Elektron Taşıma Sistemi
Mitokondri iç zarlarinda (krista) gerçekleşir. Glikolizde ve krebste açığa çıkan hidrojenlerin ETS’den geçerek yine ETS elemanı olan oksijen ile birleşerek suyun oluştuğu evredir.
NAD ve FAD yükseltgenmesiyle hidrojenler ortama bırakılır. Hidrojen 1 elektron ve 1 protondan oluşur. Hidrojen elektron ve proton olarak ayrılır ve elektronu ETS’ye aktarır. Burada elektronlar sırasıyla ,ETS elemanları olan, NADH-Q redüktaz, Ubikinon redüktaz, Sitokrom redüktaz, Sitokrom C, Sitokrom oksidaz ve son olarak oksijene doğru ilerlerken, açığa çıkardıkları enerjilerin önemli bir kısmı matrixteki protonların mitakondrinin iç ve dış zarı arasındaki boşluğa pompalanmasında kullanılır.(mitokondrinin iç zarı protonlara geçirgen değildir.) Bir kısmı da ortama ısı olarak verilir. (ETS elemanları elektron alma isteklerine göre dizilmişlerdir. Oksijen en çok elektron alma isteğine sahiptir. ETS elemanlarından sadece Ubikinon redüktaz yağ yapılı bir koenzimdir diğerleri ise protein yapılıdırlar. ) Mitokondrinin 2 zarı arasındaki boşlukta protonların fazla olmasıyla elektrik yük farkı ortaya çıkar. Bu durumda ATP sentaz enzimi protonların iç zarından geçmesini sağlayarak oksidatif fosforilasyonla ATP oluşumunu sağlar. Daha sonra protonlar, ETS’deki son ETS elemanı oksijene gelmiş olan elektronlarla birleşir ve H2O oluşur.
NADH2’nin elektronları ETS’den geçerken 2 hidrojen için 3 ATP, FADH2’nin elektronları ETS’den geçerken 2 hidrojen için 2 ATP üretilir.
1948 yılında keneedy ve Albert Lehninger tarafından ökaryotlarda oksidatif fosforilasyonun yerinin mitokondri olduğu keşfedildi.
E.T.S ile ATP üretimi hakkında bildiklerimiz ‘Kemiosmotik Hipotez’e dayanmaktadır. Hipotezi Lehninger bulmuştur.
Oksijensiz Solunum
Oksijensiz solunum, adından da anlaşılacağı gibi besinlerin oksijen kullanılmadan parçalanarak enerji üretilmesidir. Oksijensiz solunum diğer adıyla fermantasyon olayı genellikle sitoplazmada gerçekleşir. Fermantasyonda oksijenli solunuma göre daha az enerji üretilir. Çizgili kas hücreleri, tek hücreli canlılar, bazı bakteriler ve maya mantarları oksijensiz solunum yaparlar.
Oksijensiz solunumla elde edilen enerji miktarı oksijenli solunuma göre daha azdır. Çünkü, burada glikoz, CO2 ve H2O’ya kadar parçalanamaz, yani tamamen okside olmaz.
tesekkürler