Sözcükte Anlam (Sözcük Anlamı) Konu Anlatımı
Sizlere bu yazımızda sözcükte anlam hakkında bilgi vereceğiz.
Sözcükte Anlam (Sözcük Anlamı) Konu Anlatımı
B. Anlam İlişkisi Bakımından Sözcükler
- Eş Anlamlı Sözcükler
- Eş Sesli (Sesteş) Sözcükler
- Zıt Anlamlı Sözcükler
- Yakın Anlamlı Sözcükler
- Ad Aktarması (Mecaz-ı Mürsel)
- Dolaylama
- Somut ve Soyut Anlam
- Genel ve Özel Anlamlı Sözcükler
- Nitel ve Nicel Anlamlı Sözcükler
- Anlam (Deyim) Aktarması
Sözcükte anlam konusunu ele almadan önce “Sözcük nedir?” sorusunun cevabını bilmeliyiz. Çeşitli harflerin bir araya gelmesiyle anlamlı bir birim oluşturan yapı birimine sözcük ya da kelime denilmektedir.
Sözcüklerin oluşması ve günümüzdeki kullanım şekillerine ulaşması, uzun yıllar süren bir süreçten sonra meydana gelmiştir. Her dilde kelimeler, seslerin düzenli bir sistemle bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Ancak kelimeler kullanıldıkları cümleye göre farklılık gösterebilmektedir.
Bugün hava soğuk olacakmış. (Gerçek anlam)
Yeni sınıfında çok soğuk karşılandı. (Mecaz anlam)
Yukarıdaki örneklere dikkat edilirse ilk cümlede kullanılan “soğuk” kelimesi gerçek anlamında kullanılmıştır. Ancak ikinci cümledeki “soğuk” sözcüğü gerçek anlamının dışına çıkmıştır, yani mecazlı kullanılmıştır. İkinci cümledeki “soğuk” kelimesi “beklenilen ilginin gösterilmemesi” şeklinde anlamlandırılabilir.
A. Anlam Bakımından Sözcükler
Kelimelerin bir araya gelmesiyle cümleler, cümlelerin bir araya gelmesiyle paragraflar ve paragrafların bir araya gelmesiyle metinler oluşmaktadır. Dikkat edildiğinde metinlerin temelini oluşturan unsurların sözcükler olduğu görülebilir. Bu nedenle sözcüklerim hangi anlamda kullanıldıklarını bilmek son derece önem teşkil eder. Sözcükler bağlama göre, yani kullanıldıklarını cümleye göre farklı anlamlar kazanabilmektedir.
Gerçek Anlam
Bir sözcüğün tek başına kullanıldığında tanımlanabilen anlamı, gerçek ya da temel anlam olarak adlandırılır. Kelimelerin sözlük anlamı da gerçek anlamdır. Gerçek anlam genellikle sözcüğün akla gelen ilk anlamı da olmaktadır.
⇒ Uyanır uyanmaz perdeyi açıp pencereden dışa baktım.
“Perde” kelimesini duyduğumuzda aklımıza ilk olarak “pencerelerin önüne takılıp ışığın girmesini engellemeye yarayan örtü” gelir. Bu cümlede “perde” sözcüğü aklımıza ilk gelen bu anlamıyla kullanıldığından gerçek anlam taşımaktadır.
⇒ Karabaş, bir şeyin kokusunu aldı.
(koku: Nesnelerden yayılan zerrelerin burunda uyandırdığı duygu)
⇒ Kör adama kimse yardım etmedi.
(kör: Görme engeli)
⇒ Kitaplarını boş bir kutuya yerleştirdi.
(boş: İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan)
Yan Anlam
Yan anlamda kullanılan sözcükler gerçek anlamdan yola çıkılarak bir benzerlik sonrasında oluşmuştur. Yani bir varlığın ismi, şekil olarak ya da işlevsel olarak benzerlik kurulabilen başka bir varlıktan alınmıştır. Burada dikkat edilmesi gereken husus, sözcüğün gerçek anlamdan tam olarak kopmamış olmasıdır.
⇒ Çok zorlayınca kapının kolu kırıldı.
“Kol” kelimesinin gerçek anlamı en genel ifadeyle “insan uzvu”dur. Gövdemizin iki kenarında bulunur ve hareket ettirebiliriz. “Kapı kolu” da kapı gövdesinin iki kenarında bulunur ve hareket ettirilebilir. Dolayısıyla “kapı kolu” şekil ve işlev olarak insan koluna benzediği için yan anlam kazanmıştır.
⇒ Bu kokuyu, annem de kullanır.
(koku: Güzel kokmak için kullanılan esans)
⇒ Kör makasla kumaşı kesmeye çalışıyor.
(kör: Keskinliği yeterli olmayan)
⇒ Bugün boşum, hiç işim yok.
(boş: İşi olmayan, işsiz.)
Mecaz Anlam
Kelimelerin sözlük anlamlarından uzaklaşıp başka bir anlamda kullanılmasıdır. Genellikle somut kelimelerin soyutlaştırılmasıyla kullanılır.
⇒ Konsere gidemeyince biletlerimiz yandı.
“Yanmak” fiilini duyduğumuzda aklımıza ilk gelen anlam (yani gerçek anlam) “ateş almak, tutuşmak”tır. Bu cümlede ise “biletlerimiz yandı” sözüyle “biletlerin alev aldığı” anlatılmamaktadır. Burada “yanmak” fiili gerçek anlamından tamamen uzaklaşarak mecaz anlam kazanmış ve “geçerliliğini yitirmek” anlamında kullanılmıştır.
⇒ Ortalıkta savaş kokusu vardı.
(koku: Belirti, işaret)
⇒ Olaylara karşı kör ve sağırdır.
(kör: Duyarlılığını yitirmiş)
⇒ Boş sözlerle beni oyalamayın.
(boş: Bir işe yaramayan)
Terim Anlam
Sözcüğün spor, sanat, bilim vb. özel alanlarda kullanılan ve kazanılan anlamına terim anlam denir.
Tiyatro: Sahne, perde, kostüm…
Müzik: Nota, akor, sol anahtarı…
Coğrafya: Meridyen, ölçek, izohips, Dünya, boğaz…
Resim: Portre, palet, tuval…
Futbol: Taç, faul, gol…
* Bir sözcüğün terim olup olmadığı kullanıldığı cümleye göre değişir.
⇒ Sanatçımız, edebiyatımızın vazgeçilmez ışıklarından biridir. (Mecaz anlam)
⇒ Bugünkü dersimizde ışık konusunu işleyeceğiz. (Terim anlam)
⇒ Doğru haber veren gazeteler de var. (Gerçek anlam)
⇒ İki noktadan tek doğru geçer. (Terim anlam)
⇒ Olaya bir de şu açıdan bakalım. (Mecaz anlam)
⇒ İkizkenar üçgenin taban açıları eşittir. (Terim anlam)
B. Anlam İlişkisi Bakımından Sözcükler
Eş Anlamlı Sözcükler (Anlamdaşlık)
Eş anlamlı sözcükler, aynı varlığı ya da aynı kavramı anlam olarak karşılarlar ancak yazılışlarında yani seslerinde farklılıklar vardır. Bir dilde bir kavrama iki farklı isim aynı anda verilmez. Ancak eş anlamlı sözcüklerin oluşması, aynı anlama gelen başka bir sözcüğün yabancı dilden gelmesiyle mümkün olabilir.
Cahil-bilgisiz
Celse-oturum
Cesur-yürekli
Cimri-pinti
Ek-ilave
Enkaz-yıkıntı
Eser-yapıt
Nasihat-öğüt
Nesil-kuşak
Eş Sesli (Sesteş) Sözcükler
Eş sesli sözcükler her ne kadar anlamları farklı olsa da yazılışları yani sesleri birbirine benzeyen kelimelerden oluşur. Yazılışları aynı ama anlamları birbirinden farklı olan bu sözcüklere sesteş sözcükler de denilmektedir. Türkçemizde 200’den fazla sesteş sözcük olduğu bilinir.
Yaş: Islaklık
Yaş: İnsanın geçirdiği her yıl
Yüz: İnsan suratı
Yüz: Sayı
Bu yoğunluktan bezdim artık. (Bıkmak)
Temizlik bezlerini kuruladım. (Kumaş)
Sıcak havayı gören denize daldı. (Suya atlama eylemi)
Ağacın dallarını budamak gerek. (Ağaç gövdesi)
Gül: Çiçek
Gül: Eylem
Ek: İlave
Ek: Yapmak eylemi
UYARI: “Boya” sözcüğü ile “Boya-” fiili arasında anlam bağlantısı kurulabildiğinden sesteş sözcükler olarak kabul edilmez. Bu tür sözcükler ortak köklü kelimeler olarak adlandırılır. Bundan başka şu sözcüklerde sesteşlik aranmaz: Savaş, barış, tat, kuru, sıva, güven, ağrı…
UYARI 2: Türkçede şapkalı ünlü “^” olarak tabir edilen sözcüklerde sesteşlik aranmaz.
Bu akşam kar yağacak.
Bu işten bizim kârımız ne olacak?
Adet -> âdet
Zıt (Karşıt) Anlamlı Sözcükler
Anlam bakımından birbirine karşıt olan, anlamca birbiriyle çelişen kelimelerin bütününe zıt anlamlı ya da bir diğer ifade ile karşıt anlamlı sözcükler denilmektedir.
Zıt anlamlı kelimeleri günlük hayatımızda da sıklıkla kullanmaktayız. Zıt anlamlı sözcük örnekleri aşağıda yer almaktadır. Daha bilgi için “Zıt anlamlı kelimeler” başlıklı yazımıza bakabilirsiniz…
Acı-tatlı, iyi-kötü, zengin-fakir, siyah-beyaz, aşağı-yukarı, yüksek-alçak, uzun-kısa, sıcak-soğuk, az-çok, boş-dolu…
UYARI:
Sözcüklere olumsuzluk eki olan “-ma/me” getirilerek zıt anlamlı yapmak doğru değildir.
Söylemek –> Söylememek
Yukarıdaki örnekteki gibi “-ma/me” getirilerek kelimenin zıttı değil, ancak olumsuzu yapılabilir.
UYARI II:
Türkçede her sözcüğün eş anlamlısı, sesteşi ya da zıt anlamlısı yoktur.
Yakın Anlamlı Sözcükler
Anlamları aynı yani eş anlamlı görünen ancak aralarında az da olsa anlam farkı bulunan kelimelere yakın anlamlı sözcükler denilmektedir.
UYARI:
Eş anlamlı sözcükleri cümle içerisinde birbirinin yerine kullanabiliriz. Ancak yakın anlamlı sözcükleri cümle içerisinde birbirinin yerine kullanmamız anlatım bozukluğuna yol açar.
İstemek – dilemek
Usanmak – sıkılmak
Uğraşmak – didinmek
Mecaz-ı Mürsel (Ad Aktarması)
Bir kelimenin benzetme ilgisi ya da amacı olmaksızın başka bir sözcüğün, ismin yerine kullanılmasına mecaz-ı mürsel denilmektedir. Bir varlık anlatılmak istenildiğinde direkt onun ismini vermek yerine, onun bir kısmını ya da başka bir özelliğini söyleyerek anlatmaya çalışmamızdır ad aktarması.
Mecaz-ı mürsel yapılırken, iç-dış, parça-bütün, sanatçı-eser gibi anlam ilişkileri kurulabilir.
Örneğin;
⇒ Orhan Pamuk’u severek okurum.
Bu örnekte kastedilen yazarın kitabıdır. Ancak kitap ismi yerine yazarın ismi söylenerek mecaz-ı mürsel yapılmıştır.
⇒ Uçak Ankara’ya inmek üzere alçalmaya başlamıştı. (Ankara derken Esenboğa Havalimanı kastedilmiştir.)
⇒ Öğretmen tüm sınıfa ödev verdi. (Sınıftaki öğrencilere)
⇒ Bugün Zeki Müren dinliyorum. (Zeki Müren’in şarkılarını)
⇒ Büroyu taşımak için şirketle anlaştım. (Bürodaki eşyaları)
⇒ Bu fikrimizi dünyaya yaymalıyız. (İnsanlara)
Dolaylama
Tek sözcükle anlatılabilecek kavram ve varlıkları birden fazla sözcükle söyleme biçimine dolaylama denir.
⇒ Hayat arkadaşıyla birlikte geziye çıkmıştı. (Eşi)
⇒ Kara elmasıyla ünlü bir şehrimizdir. (Kömür)
⇒ Yavru vatanda bu hafta sonu seçim yapılacak. (Kıbrıs)
⇒ Takım bugün meşin yuvarlığı kaleye göndermeyi başaramadı. (Top)
Somut ve Soyut Anlam
Türkçe’mizde yer alan bazı sözcüklerin karşıladığı varlıklar duyu organlarımızla algılanırken bazı kavramlar ise duyu organlarımız tarafından algılanamamaktadır.
Somut sözcükler duyu organlarımızla algılayabildiğimiz, yani dokunabildiğimiz, tadabildiğimiz, duyabildiğimiz varlıkların anlamlarını karşılar.
⇒ Kuş, kalem, yıldız, güneş, yağmur, deniz…
Soyut sözcüklerin karşıladığı kavramlar ise beş duyu organımızla algılanamazlar. Biz kavramların varlıklarını ancak düşüncelerimiz yoluyla algılayabiliriz.
⇒ Mutluluk, üzüntü, akıl, düşünce, dil, cesaret, umut…
Genel ve Özel Anlamlı Kelimeler
Söylenişte tekil olmasına rağmen anlamca geniş kapsamlı olan sözcüklere genel anlamlı sözcükler; anlamca daha dar kapsamlı olan sözcüklere ise özel anlamlı sözcükler denir.
Örnekler
⇒ varlık – canlı – bitki – çiçek – papatya
GENEL . . . . . . ↔ . . . . . ÖZEL
Yukarıdaki örnekte sözcükler genelden özele doğru sıralanmıştır. Buradaki sözcüklerin en genel anlamlısı “varlık”tır, en özel anlamlısı ise “papatya”dır. Yine bu örnekte “çiçek” sözcüğü, “bitki” sözcüğüne göre daha özel anlamlıdır; “çiçek” sözcüğü, “papatya” sözcüğüne göre daha genel anlamlıdır.
Nicel ve Nitel Anlamlı Sözcükler
Nicel Anlamlı Kelimeler
Kavramların sayılabilen, ölçülebilen, azalıp çoğalabilen özelliklerini gösteren sözcüklere nicel anlamlı sözcükler denir.
Örnekler
⇒ Bu binadaki dairelerin oldukça geniş odaları var.
⇒ Ağacın uzun dallarını testereyle kestim.
⇒ Okul, yüksek binaların arasında kalmış.
⇒ Sırtında ağır bir çantayla güç bela yürüyordu.
⇒ İş yerime yakın bir ev satın almak istiyorum.
Yukarıdaki örneklerde koyu yazılan sözcükler – odanın genişliği, dalların uzunluğu, binaların yüksekliği, çantanın ağırlığı, evin yakınlığı – ölçülebilir özellikleri gösterdiği için nicel anlamlıdır.
Nitel Anlamlı Kelimeler
Varlıkların nasıl olduğunu, niteliğini gösteren; sayılamayan, ölçülemeyen bir değeri, özelliği ifade eden sözcüklere “nitel anlamlı sözcükler” denir.
Örnekler
⇒ Ekşi yoğurdu ayran yaparak değerlendirebilirsin.
⇒ Annemin lezzetli yemekleri burnumda tütüyor.
⇒ Güleç yüzüyle çevresine neşe saçıyordu.
⇒ Cimri insanların kimseye hayrı dokunmaz.
⇒ Okula yırtık ayakkabılarla gidiyordu.
Yukarıdaki örneklerde koyu yazılan sözcükler – yoğurdun ekşiliği, yemeklerin lezzetliliği, yüzün güleçliği, insanların cimriliği, ayakkabıların yırtıklığı – ölçülemeyen özellikleri, nitelikleri ifade ettiği için nitel anlamlıdır.
Anlam (Deyim) Aktarması
Bir sözcüğün benzetme amacı ile başka bir sözcük yerine kullanılmasına anlam (deyim) aktarması denir. Anlam aktarması, anlatımı güçlendirmek ya da duygu ve düşünceleri kısa yoldan anlatmak için başvurulan bir yöntemdir.
Deyim aktarmalarını şu alt bölümlerde inceleyebiliriz:
İnsandan Doğaya Aktarma: Organ adları ya da giysi parçalarının doğaya aktarımı şeklinde olursa yan anlamlı kelime, kişileştirme şeklinde olursa mecaz anlamlı kelime ortaya çıkar.
Örnekler
⇒ Bir diş sarımsak ( Yan Anlam )
⇒ Gülen Güneş ( Mecaz Anlam )
Doğadan İnsana Aktarma: Doğayla ilgili öğelerin insan için kullanılmasıdır.
Örnekler
⇒ Aslanım, yaptığın bu iş doğru değil!
⇒ O tilkiye söyle, borcunu ödesin.
⇒ Senin kadar pişkinini de görmedim.
⇒ Paslanmış beyinlerle olmaz bu iş.
Doğayla İlgili Kavramların Doğaya Aktarılması: Doğayla ilgili öğelerin doğanın bir başka öğesi için kullanılmasıdır.
Örnekler
⇒ Karlar uçuşurdu camlarda.
⇒ Rüzgarlar ulurdu sabaha kadar.
Duyular Arası Aktarma: Bir duyuya ait olan kavramların başka duyular ile birlikte kullanılmasıdır.
Örnekler
⇒ Acı bir çığlık duyuldu. (Tat alma duyusundan işitme duyusuna)
⇒ Keskin bir koku içeriye yayılmıştı. (Dokunma duyusundan koklama duyusuna)
⇒ Yumuşak bir sesi var. (Dokunma duyusundan işitme duyusuna)
⇒ Yanık bir türkü tutturdu. (Görme duyusundan işitme duyusuna)
Somutlaştırma: Soyut, anlatılması güç düşünce ve duyguların somut kavramlarla dile getirilmesidir.
Örnekler
“güç, hüner” soyut anlamlıdır. Bu kavramları somutlaştırmak için somut anlamlı “bilek” sözcüğünden yararlanabiliriz. “O bileğine çok güveniyor.” dediğimiz zaman “güç, hüner” kavramlarını somut bir biçimde anlatmış oluruz.
⇒ Bu öğrencideki zekâ kimsede yok! (soyut kavram)
⇒ Bu öğrencideki kafa kimsede yok! (somut kavram)
C. Söz Öbekleri
Yansıma Sözcükler
Türkçede yansıma kelimeler (sözcükler) sorularda sıkça karşımıza çıkan konulardan biridir. Kısaca tanımlayacak olursak, “doğada bulunan canlı veya cansız varlıkların çıkardığı seslerden esinlenerek ve o sesleri taklit ederek ortaya çıkan kelimeler” diyebiliriz. İnsanlar bazen anlatımlarını güçlendirmek için yansıma sözcükler kullanma ihtiyacı duyar. Doğadaki bazı varlıkların çıkardıkları sesler, bazen o varlıklarla ilgili bazen de benzer oldukları başka durumları ifade ederken kullanılabilir.
“Çatıdan gelen tıkırtıları sen de duyuyor musun?” cümlesinde, altı çizili kelime normalde kulağımıza gelen “tık” yansıma sözcüğünden gelmektedir. Bir nesneye orta sertlikte dokununca çıkan bu ses, “tıkırtı” kelimesinin meydana gelmesini sağlamıştır. İşte bu şekilde işitme duyusu ile ortaya çıkan kelimeler yansıma sözcük olarak kabul edilmektedir.
Örnekler
⇒ Dışarıdaki gürültünün nedenini biliyor musun?
⇒ Maymun elindeki çekirdekleri çıtır çıtır yedi.
⇒ Annemin horultusundan gece boyunca uyuyamadım.
⇒ Düden Şelalesi’nde şırıl şırıl akan sular tüm dertlerimi aldı.
⇒ Kazandaki yemek fokur fokur kaynıyordu.
⇒ Kulağımın dibine gelip duran sineğin vızıltısını duymak istemiyorum.
⇒ Topu dikenlerin içine atınca aniden patladı.
⇒ Gıcırdayan kapı menteşelerini güzelce yağladım.
⇒ Pınardan gürül gürül su geliyor.
⇒ Aranızda fısırdaşmayın, ayıp oluyor.
NOT: Yansıma sözcükler, sadece seslerin taklidi ile oluşur. Görme duyusuna ait bazı kelimeler, yansıma sözcükleri andırsa da yansıma olarak kabul edilmez.
Örnekler
⇒ Güneş bugün pırıl pırıl parlıyor.
⇒ Bugün yine ışıl ışıl bir güne merhaba diyoruz.
NOT: Yansıma sözcükler cümle içerisinde isim, sıfat, zarf veya fiil gibi çeşitli görevlerde kullanılabilirler.
Örnekler
⇒ Çıtır pastalarından yemek için sabırsızlanıyorum. (sıfat)
⇒ Bebekler içeride mışıl mışıl uyuyor. (zarf)
⇒ Sürekli hıçkırık tutuyor. (isim)
⇒ Zincirle bağlı olan köpek bize havlıyor. (fiil)
UYARI: Eğer yansıma sözcük, gerçek anlamdan uzaklaşarak mecaz anlamda kullanılırsa yansıma özelliğini yitirir.
Örnek
⇒ Toplantıda sıkıntıdan patlayacaktım neredeyse.(Orkun KUTLU)
İkilemeler
Anlamı güçlendirmek amacıyla aynı kelimenin, yakın anlamlı kelimelerin veya zıt anlamlı kelimelerin tekrarıyla oluşan sözcük grubuna ikileme denir.
İkilemeler şu şekillerde oluşturulur:
Aynı Sözcüğün Tekrarlanmasıyla Oluşan İkilemeler:
⇒ koşa koşa, ağır ağır, iri iri…
Eş Anlamlı Sözcüklerden Oluşan İkilemeler:
⇒ akıllı uslu, ses seda, güçlü kuvvetli, kılık kıyafet…
Zıt Anlamlı Sözcüklerden Oluşan İkilemeler:
⇒ ileri geri, az çok, er geç, bata çıka, büyük küçük…
Biri Anlamlı, Diğeri Anlamsız Sözcükten Oluşan İkilemeler:
⇒ eski püskü, eğri büğrü, yarım yamalak, çer çöp…
Her İkisi de Anlamsız Sözcükten Oluşan İkilemeler:
⇒ ıvır zıvır, eften püften, mırın kırın…
Yansımaların Tekrarıyla Oluşan İkilemeler:
⇒ çat pat, kıs kıs, şırıl şırıl, patır kütür, horul horul…
İsim Tamlaması Şeklindeki İkilemeler:
⇒ suyunun suyu, güzeller güzeli…
Hâl (Durum) Eki Alarak Oluşan İkilemeler:
⇒ baş başa, baştan başa, biz bize, dişe diş, günden güne…
M Harfi Eklenerek Oluşturulan İkilemeler:
⇒ Ev mev, şaka maka, para mara, kitap mitap, ders mers, iş miş…
UYARI: İkilemelerle tekrarlar birbirinden farklıdır. Tekrarlarda araya virgül girer; fakat ikilemelerin arasına hiçbir noktalama işareti girmez.
Örnekler
⇒ Akşam, akşam, yine akşam… (Tekrar)
⇒ Akşam akşam nereden çıktı bu maç. (İkileme)
Deyimler
Genellikle gerçek anlamından uzaklaşmış birden çok sözcükten oluşan, bir kavramı ya da durumu karşılayan kalıplaşmış sözcük gruplarına “deyim” denir.
Abayı yakmak, barut fıçısı, cephe almak, bağrına taş basmak, saman altından su yürütmek, yarım ağız, malın gözü, ayıkla pirincin taşını, balık istifi, ayran gönüllü, gözü pek, eli uzun, nalları dikmek, kel başa şimşir tarak, armut piş ağzıma düş…
Atasözleri
Asırlar öncesinden oluşarak günümüze kadar gelen, bir öğüt ya da değerlendirme bildiren sözlerdir. Atasözlerinde kısa ve özlü bir anlatım vardır. Atasözleri genellikle bir öğüt, tavsiye içerir, deneyim aktarır.
Atasözlerinde Az sözle çok şey ifade edilir.Atasözleri bir yargı bildirir. Yani bir cümle olarak karşımıza çıkar. Bu yönüyle deyimlerden ayrılır. Deyimler cümle olmaktan ziyade kaynaşmış bir söz öbeğidir. Ayrıca deyimlerde genellikle bir eylem bildirilir. Yani bir hareketi karşılar deyimler. Atasözlerinde ise yargı her yönüyle tamamlanmıştır.
Örnek
“etekleri zil çalmak” sözü bir cümlede kullanılmadığı zaman bir anlam ifade etmez.
“Horoz ölür, gözü çöplükte kalır.”, sözü ise kendi başına yargı bildirir, yargı bildirmek için başka sözlere ihtiyacı yoktur. Dolayısıyla deyimler ancak cümle içinde anlam kazanırken atasözleri kendi başına anlamlıdır diyebiliriz.
Özdeyişler (Vecizeler)
Bir düşünceyi en kısa, en özlü biçimde anlatan bir veya birkaç cümleden oluşan bilgece söz. Atasözlerinden farkı, söyleyeninin ya da yazanın bilinmesidir. Vecizeler, bağımsız bir eser halinde yazılabildikleri gibi, bir yazarın eserlerinde dağınık olarak da bulunabilir. Vecizeler de tıpkı atasözleri gibi yaşanan olaylardan, gözlemlerden ve deneyimlerden çıkarılan sonuçlara, derslere dayanır.
Örnekler
⇒ Akıllı olmak da bir şey değil,mühim olan o aklı yerinde kullanmaktır. (Descartes)
⇒ Aşılmasına imkan olmayan hiçbir duvar yoktur.(Çehov)
⇒ Aşk, güzelliğin aracılığıyla çoğalma arzusudur. (Sokrates)
⇒ Yurtta barış cihanda barış ! (Mustafa Kemal Atatürk)
⇒ Akıllı olmak da mühim değil önemli olan o aklı yerinde kullanmaktır. (Descartes)
⇒ Hayatta en hakiki mürşit ilimdir. (Mustafa Kemal Atatürk)
⇒ Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum. (Hz. Ali (r.a.)
⇒ Cahil kimselerin yanında kitap gibi sessiz ol . (Mevlana)
⇒ Cennet anaların ayaklarının altındadır. (Hz. Muhammed (s.a.v.)
⇒ Dedikodu, basit ruhlu insanların eğlencesidir. (Jorneille)
⇒ En verimli yağmur alın teridir. (C. Şahabettin)
⇒ Kitapsız yaşamak, kör sağır, dilsiz yaşamaktır. (Seneca)
Özdeyişlerin özellikleri
1- Özdeyişler, kısa ve özlü sözlerdir.
2- Doğruyu, güzeli ve söylemektedir.
3- Bir yargıyı bildirmektedir.
4- Söyleyeni belli sözlerdir.
Dolaylama
Tek sözcükle anlatılabilecek bir kavramın birden fazla sözcükle, genellikle isim tamlaması veya sıfat tamlaması şeklinde anlatılmasıdır.
Dolaylama; Ad aktarması, deyim aktarması, istiare yoluyla yapılır.
Örnekler
⇒ file bekçisi (kaleci)
⇒ Yavru Vatan (Kıbrıs)
⇒ bacasız sanayi (turizm)
⇒ beyaz cam (televizyon)
⇒ tahta at (tabut)
⇒ ölüm meleği (Azrail)
⇒ derya kuzusu (balık)
⇒ meşin yuvarlak (top)
⇒ beyaz altın (pamuk)
⇒ ormanlar kralı (aslan)
Güzel Adlandırma
Söylenmesinden çekinilen, korkulan, ürkülen bazı kavramların ve düşüncelerin başka sözcükler kullanılarak ifade edilmesine güzel adlandırma denir. Güzel adlandırma bazen inançlardan, tabulardan, ahlaki durumlardan dolayı kullanılabilir.
Örneğin; halkımız arasında “Cin” sözcüğünü kullanmak yerine “Üç harfliler” demek güzel adlandırma örneğidir.
⇒ Mahallenin neşe kaynağı olan ihtiyar dün akşam hakkın rahmetine kavuştu. (Ölmek)
⇒ Arkadaşımızın babası ince hastalığa yakalanmıştı. (Verem)
Görme engelli (Kör)
İşitme engelli (Sağır)
Kefen (Yakasız gömlek)
neden 2 tane dolaylama konusu var
konu iki kere işlendiğinden ötürü iki kere bahsedilmiş.